26 Nisan 2010

Lahmacun kardeşliği

Bugün rejimimin ikinci günü ve ben yine başaramadım. Olmayınca olmuyor işte... Ağzımı tutamıyorum, ağzımı tutsam nefsime hakim olamıyorum. Yedikçe yiyor, yedikçe şişiyorum.



Dün, Gaziantep’in meşhur baklavacısı Koçak’tan gelen şöbiyetleri afiyetle yuttum. Böylece ilk rejim günüm çöpe gitti. Bugün ise lahmacunzede oldum. Hacıoğlu’ndan nedense sadece hafta sonu eklerine özel olarak gönderilen promosyon lahmacunlar, ofisi öyle bir kokuttu ki rejim yapabilene aşk olsun. Hafta sonu ekinden arkadaşlar sağ olsunlar, dergi tayfasını da lahmacun partisine davet etti ama bize bir haller oldu. Bir utandık, bir sıkıldık ki sormayın. Odaya dalıp, lahmacunları mideye indirmemiz en az 20 dakikamızı aldık. Önce arkadaşlarla bakıştık, kokuyu içimize çektik, lahmacun fikrini aklımızdan çıkarmak için farklı konulara odaklanmaya çalıştık ama olmadı. Tüm otokontrollere rağmen kendimizi hafta sonu ekinin kapısında bulduk. Son kutuda kalan lahmacunlardan birer tane almayı başardık. O hamur hamur lahmacunu bir çırpıda yutuverdik. Ama ikincisi almaya utandık. Doyduk mu, tabii ki hayır? Lahmacunumuzun içine domates, soğan, marul bile koyamadık. Sonra apar topar yemekhaneye gittik. Yemekte bamya olduğunu görünce, o an kararımızı verdik. Sorgusuz sualsiz, koşar adımlarla Davutpaşa’daki meşhur kebapçımız Çınaraltı’na gittik. Yanımıza çok para almadığımız için lahmacun kardeşliği yapıp, paraları öyle denkleştirdik. Çınaraltı’nın o gevrek, hafif acılı, insanı kıtlıktan çıkmışcasına iştahlandıran lahmacunlarından utana sıkıla değil, çılgınca, doyasıya, özgürce, tıkanana kadar yedik. Rejim tabii ki gümbürteye gitti ama nefsimiz doydu, ruhumuz doydu, gönlümüz doydu. Bu mutluluk yetti bize… Aldığımız kaloriler ise inanın umurumuzda bile değil.


BhR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails