28 Ekim 2013

CANIMIN İÇİNE...

Uzun zamandır yazmak istediğim halde yazamamanın verdiği vicdan azabıyla karşınızdayım. Yeni bir mekandan ya da iştahınızı kabartan bir yemekten bahsetmek istemiyorum bu kez. Aşktan bahsetmek istiyorum. Bir kadının erkeğe, bir erkeğin de kadına hissettiği bir aşk değil ama bu. Hayatımda en çok sevdiğim, en değer verdiğim kişiye olan aşkımı anlatacağım. Estiler bana ya da geldiler desem daha doğru olacak. Hâlâ bitmek tükenmek bilmeyen Kasım sayımızın son detaylarıyla uğraşırken, zihnimi arındıracak durgun bir liman bulma arayışıyla kendimi boş boş ekrana bakarken yakaladığım an, bir es vermem gerektiğini anladım. İşte o zaman gözümün önüne Bibiz'im geldi. Mutfağa her girişinde, torunlarına aşkla yemek yapma tutkusundan bir an olsun vazgeçmeyen biricik anneannem... Akşamları işten çıktıktan sonra tam köprüdeyken cebim çalar.  "Neredesin?" diye sorsa da aslında bunun cevabını biliyordur. Her şeyi hisseder o:)  Ama nedense kendini hep garantiye almak ister. "Köprüdeyim Bibizim. Yarım saate evdeyim." "O zaman köftelerini ızgaraya koyuyorum" ya da "mercimeği ısıtıyorum" ya da "suluköfteni senin istediğin gibi yaptım" tarzında milyonlarca versiyonu olan cümle gruplarını duyabilmek mümkündür kendisinden. Acaba bu dünyada kaç kişi benim kadar şanslı olabilir? Anneannesiyle birlikte büyüyen, daha doğrusu hiç büyüyemeyen ve daima çocuk ruhlu kalacak bir yetişkinim ben. Çocuk-yetişkinim... Bunu kabul etmem şart. Her mesaiye kalışımda cep telefonum istisnasız saat 23:00 gibi çalar. Arayanın Bibizim olduğunu bilirim. Bıkıp, usanmadan 13 yıldır aynı soruyu sorar: "Eve seni ulaştırma bırakacak değil mi?" Kızamıyorum da artık bu sorunun yanıtını bilmesine rağmen, inatla sormasına. Çünkü ilerleyen yıllarda bu soruyu bana sorabilecek bir Bibizimin olmayacağı endişesi kaplıyor zaman zaman yüreğimi. Bu yüzden her sorusuna cevap verip, her isteğini yerine getirip, onun koşulsuz sevgisine, koşulsuz bir sevgiyle karşılık vermeyi kendime bir yaşam biçimi olarak seçtim. Birini bu denli sevmek hem çok güzel hem de çok yıpratıcı. Çünkü bu duygunun yerine koyabileceğim başka tanımlı bir his yok yüreğimde. Akşamları dışarıda bir şeyler yemiş olmama rağmen eve geldiğimde sırf o üzülmesin diye tekrar, tekrar yediğim akşam yemekleri yüzünden aldığım kiloları zar zor veriyorum. Ama olsun. Pişman değilim. Çünkü o yemeklerin her zerresinde, her tanesinde aşk var. "Ben yemek yapmaktan başka bir şeye yaramıyorum" diye kızar kendi kendine bazen... Acaba daha ne yapabilirdin ki Bibizim? Koskoca bir aileyi, elinin lezzetiyle, yüreğindeki aşkla bir arada tutan sen değil misin? Biz, senin rehberliğinde öğrenmedik mi nasıl bir anne olunacağını? Şimdi çıkalım markete gidelim. Rastgele ürünler alalım. Bu malzemelerden aynı anda iki kişinin yemek yapacağını düşünelim. İnanın yalanım yok. Benim sevgili Bibizim, "asla ağzıma sürmem" dediğiniz bir yemeği öyle güzel hazırlar ki, parmaklarınızı bile yersiniz. Çünkü onun sırrı sevgidir. Severek, dua ederek, güzel olmasını temenni ederek, torunlarını mutlu etmek amacıyla mutfağa giren bu koca yürekli kadından sadece benim değil, herkesin öğreneceği çok şey var. İş yerinde aç kalıyoruz diye sabah 07:00'de kalkıp börekler, pizzalar hazırlayan Bibizimin hakkını asla ödeyemeyiz. Ben bu kadını ölesiye bir aşkla seviyorum. Ve bu sevgiden gerçekten ürktüğüm anlar oluyor. Az önce de söylediğim gibi bu sevginin yerine koyabilecek bir alternatifim yok çünkü. Dilerim hayat bana iyi davranır ve bana da aşkla bağlı bir torunum olur. Bu hayat seninle güzel, seninle anlamlı. İyi ki varsın biricik aşkım:)

2 yorum:

  1. Baharcım bu nasıl güzel bir yazı olmuş, Bibiz'i bu kadar iyi anlatan, senin sevgini gösteren... O, ailemizin güneşi, ışığı, batarsa dünya kararır, Allah onu korusun....

    YanıtlaSil

Related Posts with Thumbnails