21 Mart 2013

BÖYLE BİR SOSİSLİ YOK




Bu sabah metrobüse doğru sabah yürüyüşümü yaparken, aklımdan hep zararlı yiyecekler yemek geçti. Zararlı derken, şarküterimsi demek istiyorum. Böyle sucuklu, sosisli, jambonlu falan. Oysa asla ağzıma sürmemem lazım, zira kolesterolüm tavan. Ama insan durduramıyor ki kendini... İrade olayına boyun eğdim, içimdeki şeytanı susturdum. Çok daha light bir kahvaltı ettim. Ama ne yalan söyleyeyim şeytanı dinleseydim pek bir mutlu olacaktım. İstediğim şeyi yemenin mutluluğu, yediğim için duyduğum pişmanlığı her zaman susturabiliyor çünkü. Bu konuda gerçek bir profesyonelim. Sosis dedim de aklıma geldi. Eskiden Şütte'ye gidip şahane sosisli sandwichler yerdim. Baston ekmeklerin içine iki kızarmış sosis koyarlardı. Sonraa orta acılıkta hardal... Biraz da ketçap. Mis gibi, çıtır çıtır. Valla yine ağzım sulandı. Bazen bu baston ekmeğinin metrelerce olmasını hayal ederdim çocukken. Yani bitmemesini:) Anlaşıldı en kısa zamanda Şütte'ye gidilecek ve en acilinden bir sosisli mideye indirilecek. Sosisli demişken Kadıköy'ün en eski büfesi olarak ünlenen Petek Büfe'nin artistinden bahsetmemek de olmaz. Var ya şu an önümde olsun en az 3 tane götürmezsem namerdim. O kadar bomba bir lezzet yani. Bir kere Amerikan yerine bol patatesli bir karışım koyuyorlar ekmeğin arasına. Sosislerini de kendileri üretiyorlar. Yumuşacık, puf, puf... İlk ısırığı aldıktan sonra çiğnemeden yutma, kendini kaybetme, bittiğine üzülme, niye doymadığını sorgulama gibi çelişkili durumlar bırakan bir lezzetten bahsediyorum. Uzun lafın kısası fırsatınız olursa Kadıköy Petek Büfe'nin Artist'inden de mutlaka götürün. Bir değil, iki tane sipariş etmenizi tavsiye ediyorum. Bir tane söyleyenler, nasıl olsa ikinciyi de söyleyecek. Afiyet olsun size şimdiden:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails