30 Nisan 2012

Bağdat Caddesi Zamane Kahvesi'ne Bir Daha Da Gitmem


Valla şu an şoktayım. Nişantaşı'ndaki Zamane Kahvesi ne kadar güzeldi. Her şey ne kadar lezzetliydi. Semt değiştirmek bu kadar mı etkili oluyor anlamadım gitti. Liseden kızlarla Bağdat Caddesi'ndeki Zamane Kahvesi'ne gittik. Birimiz lavaş tost yedi. İçinde ne tarz bir et olduğunu anlayamadık. Ben füme dil dedim sonra garsona sorduk. O da ince dilimlenmiş antrikot dedi. Peki o garip koku neydi?
Birimiz ızgara Anadolu dürüm yedi. Aynı spastik koku bu kez de dürümden yayılıyordu buram buram. Etleri aldıkları kasapta mı iş yok nedir anlamadım. Ortaya aperatif olsun diye kıtır mantı söyledik. O da tam bir hayal kırıklığı oldu bizim için. İki kişi somon söyledi. Allahım o somonun yaydığı garip kokuyu size tarif edebilmemin imkanı yok. Kızların hiçbiri tabağındaki yemeği bitiremedi.  Ben hariç...Mönüyü yarım saat inceleyip, en isabetli kararı vererek gevrek tavuk pane söylediğim için çok mutluyum. Bir tek ben adam gibi bir şey yiyebildim.
Gecenin ilerleyen saatlerine doğru, yani 22.30 civarı gözümüz pasta köşesine ilişti. Orada iki tane çilekli milföy pastası vardı. Garsona çilekli milföy istiyoruz dedik. "Hanımefendi onlar rezerve" dedi. Haydiiii, al sana bir dumur daha. Gece 22.30 olmuş, mekan bir-iki saate kapanacak. Kim gelip yiyecek bu rezerve milföyleri? İnler, cinler, periler mi? Doğrusunu söylesene be kardeşim. Taze değil de, tavsiye etmiyorum de. Bir şeyler söyle ama rezerve deme. Sonuç ne olursa olsun tatlılar rezerve de olsa bayatlamş da olsa onları müşterilerin gözüne gözüne soktuğun açık bir dolapta sergileme.

Pes diyorum. Başka da bir şey demiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails