24 Haziran 2010

Mübalağasız bugüne kadar yediğim en muhteşem ‘düğün’ yemeği…






Düğünlere gitmek benim için her zaman kâbus olmuştur. Çünkü genelde düğünlerde hep aç kalırım :) Meze tabağının dışında, dişe dokunur bir seçeneğe nadiren rastlandığı için mutlaka evde bir şeyler tıkınıp, öyle giderim düğünlere… 12 Haziran’da Ertuğrul Sayın ile dünya evine giren biricik arkadaşım Sinem Parlakkaya Sayın’ın Grand Hyatt İstanbul’daki düğünü, aklımdaki tüm bu tabuları yıkarak, favori düğün yemekleri listemde bir numaraya yerleşti. Saat 19:00’da havuz başındaki kokteylle başlayan lezzet şöleni sabahın ilk ışıklarına kadar aynı çılgınlıkla devam etti.





Dana carpaccio ve somon fümeli aperatifler tek kelimeyle şahaneydi. Liseden kızlar, kokteyli kaçırdığı için, tüm gıdalar Burak ile bana kaldı :) Kokteylin ardından kapalı salonda başlayan düğün yemeği, salonun ambiyansı, estetik süslemeleri ve şık yemek sunumlarıyla göz doldurdu.







Zengin meze tabağının ardından karnabahar sosuyla sunulan ıspanaklı ve mantarlı krep, sebze severlerin favorisi oldu. Sebze buketi, patates ve arpacık soğan eşliğinde servis edilen, özel soslu dana madalyon ise benim gibi her şeyi beğenmeyen bir etoburdan 100 puanı sorgusuz, sualsiz şıp diye topladı. Liseden can arkadaşım Sena’nın tabağını ilk kez Sinem’in düğününde kıskanamadım. Çünkü hepimiz, aynı lezzeti paylaştık :) (Nereye gidersek gidelim, her defasında benden farklı bir yemek siparişi veren Sena’cım, benim sipariş ettiğim yemekten daha iştah açıcı bir yemekle karşımda yemek yerken, ben nasıl mutlu olabilirim acaba? Sonuç: Tabii ki ve her daim şiddetli otlanma) Bu leziz yemeklerin mimarı olan Fransız şefi, canı yürekten tebrik ediyoruz. Her ne kadar Sinem, Fransız şefin etleri kendi bildiği gibi az pişmiş bir şekilde servis edeceğinden endişe etmiş olsa da, tüm etler Türk damak tadına uygun bir pişme derecesinde sunulmuştu.




Gecenin ilerleyen saatlerinde gelen beyaz çikolatalı ve çilekli düğün pastası ise tam bir bombaydı. Tatlıyla aram olmadığı halde bu hafif çilekli pastayı, 4 çatal darbesiyle sömürüverdim. Ertuğrul ile bir ömür boyu mutlu olmasını dilediğim biricik dostum Sinem’im dans pistinde kuğu gibi süzülürken, ben ise geride bıraktığımız 20 yılı özlemle anıp, birlikte ve ailelerimizle geçireceğimiz yeni yılların hayali kuruyordum…

P.S: Düğünden birkaç gün önce Minibüsyolu-Kuyubaşı’ndaki Nar Cafe&Restaurant’da kına gecesi düzenleyen Sinem’cim, zarifliğini bu mekânın atmosferine de yansıtarak, hepimiz için unutulmaz bir gecenin mimarı oldu. Kına gecesi düzenlemek isteyen arkadaşların bu mekâna göz atmalarında fayda var. Şehir içinde Polonezköy atmosferi yaratan bu şirin ve nezih mekân; nişan, doğum günü, kokteyl gibi organizasyonlar için de biçilmiş kaftan…




BhR

2 yorum:

  1. Hmmmm anlattıklarınıza bakılırsa bir lezzet şöleniymiş düğün yemeği..
    Her zaman denk gelmez malesef..
    Afiyet olsun :)

    YanıtlaSil
  2. Yemekbahane, Çırağan'daki düğün yemekleri bile bu oteldekinden daha başarılı değildi. Bu Fransız şefi transfer eden yaşadı :) Sevgiler...

    YanıtlaSil

Related Posts with Thumbnails