29 Nisan 2010

Limonlu Kurabiye


Şahane bir kurabiye oldu... Limon tadı ayrı hindistancevizi tadı ayrı... :)



Malzemeler : (8 kişilik)

250 gr tereyağı (oda sıcaklığında bekletilmiş)
1 su bardağı pudra şekeri
½ su bardağı hindistancevizi rendesi
2 adet limon kabuğu rendesi
4 damla limon suyu
1 paket kabartma tozu
½ paket vanilya
Un


Hazırlanışı :

Önce tereyağı ve pudra şekerini derin bir kapta karıştırın.

Daha sonra diğer malzemeleri sırayla ekleyip, kıvamını bulana kadar azar azar un ilave ederek yoğurun.

Ceviz büyüklüğünde parçaları yuvarlayıp hindistancevizine bulayın ve yağlı kağıt serdiğiniz tepsiye dizin.

Önceden ısıtılmış 175 deki fırında pişirin.

Afiyet olsun...



PnR

28 Nisan 2010

Florya'da Kebap


İşin içine iskender, adana, urfa girdi mi akan sular durur bu dedektiflerde. Özellikle et tükettikçe mutlu olan Bhr, İstanbul'da hangi kebapçıda ne yenmeli konusunda danışmanlık verebilecek alt yapıya sahiptir. Bu konuda Bhr kadar "guru" olmasam da kebaplarına doyamadığım ve yıllardır müdavimi olduğum mekanlar var. Her biri yaklaşık 30-40 yıldır Florya'da hizmet veren ve birer marka olan bu "et lokantaları"na şöyle bir göz atalım...




Kosova Et Lokantası

1970 yılında Karaköy'de açılan mekan, 1978'de Florya sahiline taşınmış. Kosova'nın lezzetlerinden mahrum kalmak istemiyorsanız eğer bu yolu göze almalısınız zira mekanın şubesi yok. Bana sorarsanız onca kilometre yol gittiğinize de değer, çünkü gürültüden uzak, ağaçlar içerisinde, kuş cıvıltıltıları ve deniz manzarası eşliğinde yemeğinizi yiyebileceğiniz bir mekan burası. Gelelim etlerinin lezzet sırrına... Dağlarda kekikle beslenen hayvanların etleri Trakya'dan özel olarak getirtiliyor. Kuyu Kebabı, Yoğurtlu Kebap ve Spesiyal Kosova Kebabı mekanın mutlaka tadılması gereken lezzetleri arasında. (0212) 663 84 85


Uludağ Et Lokantası

1956'da Ankara'da hizmete giren dört masalı bir lokantayken, kısa sürede halkın beğenisini kazanan Uludağ, 1985'te Florya'da açılan ikinci şubesiyle İstanbullularla buluştu. Mekanda manzara, temiz hava ve lezzetli yemekler ile mideniz ve damağınız kelimenin tam anlamıyla bayram ediyor. Servisi de hızlı ve kaliteli. Uludağ Et Lokantası'nın spesiyalleri ise Uludağ Köfte, Kaşarlı Bonfile, Kaşarlı Köfte ve Uludağ Kebabı...(0212) 624 95 90


Emmim Restaurant

İlk olarak 1966 yılında Beyoğlu'da açtıkları büfe ile sektöre giren Emmim Restaurantları'nın Gaziantep'te bir, İstanbul'da Florya, Etiler ve Suadiye'de olmak üzere toplam dört şubesi var. Mekanın favorim olan Florya'daki şubesi Kosova Et Lokantası'nın yanında. Kısacası temiz hava, deniz manzarası ve gürültüsüz ortam keyfi burada da mevcut. Beyti ve İskender Kebap, Emmim'in menüsündeki favorilerim. (0212) 662 12 50


Beyti

1945 yılından beri Florya'da hizmet veren Beyti, kaliteli hizmeti sayesinde dünya çapında da tanınan ve gastronomi alanında birçok ödülü bulunan bir mekan... Şubesi olmayan mekanda özel olarak hazırlanan etlere lezzet katan iki aşama var : etlerin ağızda lokum gibi dağılmasını sağlayan "marinasyon" ve tabii ki pişirilmede kullanılan "kömür ateşi"... Beyti Kebap, Yoğurtlu Kebap ve Fırında Kuzu Kol, Beyti'nin en popüler lezzetleri... (0212) 663 29 90


PnR

‘Sefer tasımı’ kendim aldım


Ofiste açlıktan bayılacağız bu gidişle. Öyle bir yemekhane düşünün ki, yemeğe konan etlere gazete binasının dövüşken kedileri bile tenezzül etmiyor.




İki günde bir ciğer ve yağlı dönerin muhteşem bir yemekmişcesine dönüşümlü olarak servis edildiği bu yemekhaneden ne zaman kurtulacağız Allah’ım… Bibiz’in zeytinyağlı dolmasıyla, Pnr’ımın taze fasulyesini yiyerek doyduk bugün. Kemal Sunal’ın sefer tasları gibi kaplarla geliyorum her gün ofise… Meral’cim, 3-4 salatalık, domates, maydanoz, nar ekşisi, zeytinyağı ve limon sosu katarak hazırladığı salatalarıyla öğleden sonralarımızı renklendiriyor. Bu salata bizi kesmezse kızlarla toplanıp simit, peynir, domates, zeytin, çay keyfi yapıyoruz. Canı daha kalorili bir şeyler çekenler ise hamburgere dadanıyor. Aslında bu açlık ortamında hepimizin sülün gibi olması gerek ama tam tersine, doymadığımız için sürekli abur cubur yemekten tosun gibi olduk. Yemek yemeyi bu kadar çok seven birine, böyle zulüm edilir mi? Aç kalmak için Survivor ekibiyle adalara gitmeye gerek yok. Buyurun gelin bizim ofise, takılalım beraber...


BhR

27 Nisan 2010

Turizmde ‘eko otel’ rüzgarı


Sürdürülebilir yaşam vizyonu doğrultusunda ekolojik dengeyi koruyan, geri dönüşüme önem veren, beslenmeden hijyene kadar organik ürünlerden oluşan bir sistematik doğrultusunda hareket eden ‘eko oteller’in popülaritesi gün geçtikçe artıyor

Turizm sektörü, yepyeni arayışların peşinde... Son dönemde sağlıklı yaşam konsepti çerçevesinde yıldızı gün geçtikçe artan en önemli trend ise organik oteller... Peki, organik turizm ya da ‘eko-bio otel’ konsepti tam olarak ne anlama geliyor? Tabiata yakın turizm olarak ifade edilen ‘organik turizm’, hızlı kentleşme ve çevre kirliliğinden rahatsızlık duyan, sağlıklı yaşamın gereklerini harfiyen yerine getiren bilinçli bir kitleye hitap ediyor. Şehrin kaosundan, gürültüsünden, kirliliğinden ve suniliğinden sıkılan kişilere doğayla iç içe olabilecekleri bir yaşam stili vaat eden ekolojik oteller, yemeklerinden kullandıkları malzemelerden çarşaflarına, doğada çözülebilir temizlik malzemelerinden arıtma sistemlerine kadar her detayda organik ürünler kullanarak fark yaratıyor. Bulunduğu çevrenin geleneksel yerleşim dokusuyla uyumlu, ekolojik mimariye göre planlanan, olabildiğince güneş, rüzgâr gibi yenilenebilir enerjileri kullanarak, karbon salımını en aza indirgemeyi amaçlayan, organik atıklarını kompost yaparak doğaya geri kazandıran, banyo ve mutfak atıklarında ‘gri su’, ‘siyah su’ ayırımı yapabilen oteller, ‘eko-bio otel’ kategorisinde yer alıyor. Sürdürülebilir turizm kapsamında faaliyet gösteren eko oteller, Porto Riko’dan İspanya’ya kadar dünyanın farklı noktalarında hızla yaygınlaşıyor. ‘Eko otel’ konseptinin Türkiye’de de hızlı bir şekilde yaygınlaştığına dikkat çeken Butikotellerrehberi.com’un kurucu ortağı ve editörü İzim Bozada, Türkiye genelinde popülaritesi giderek artan, sürdürülebilir yaşam felsefesini benimsemiş, geri dönüşüme önem veren, doğayı tahrip etmeyen, ekolojik dengeyi koruyan, doğal ve organik ürünler kullanan organik otelleri, Platin için derledi. İşte tatil anlayışına farklı bir boyut katacak, en popüler organik oteller...


Dalya Life



Dalya Life, dünyaca ünlü yatçılık kasabası Göcek’in hemen yanı başında yer alıyor. Bu mekanın en büyük özelliği ise doğa dostu bir tatil arayışı içinde olan kişilere farklı alternatifler sunuyor olması. Göcek merkeze 4 km uzaklıkta bulunan 8 odalı Dalya Life, 15 bin metrekarelik bir arazi üzerinde kurulu. Bahçe odaları hem Muğla mimarisinin özelliklerini yansıtıyor hem de geleneksel bir dekorasyona sahip. Dalya Life arazisinin çevresi ise dünyada sadece Marmaris ve Kaş arasındaki bölgede yetişen Günlük (Sığla) ağaçları ile çevrili. Bu ağacın salgısı, kozmetik sanayiinin vazgeçemediği bir hammadde. Mısır Kraliçesi Kleopatra, sığla yağını aşk iksiri ve parfüm olarak kullanmış. Bu yağ bazı dönemlerde çevreye  inanılmaz güzellikte bir  koku salgılıyor. Asırlık sığla ağaçlarının  gölgesinde sunulan kahvaltıda masalar; çevre köylerden gelen peynir, tereyağı ve bal; kendi ağaçlarından ürettikleri zeytinler, ev yapımı çeşit çeşit reçel ve börekler, kendi tavuklarından aldıkları yumurtalar ve tarlalarında  topladıkları biber ve domatesler ile bezeniyor. Dalya Life’ın kendi ekolojik tarlası da bulunuyor. Bu tarlada biberden patlıcana, karpuzdan kavuna, özel İtalyan enginarından domatese kadar pek çok sebze yetiştiriliyor. Arazi içerisinde 36 çeşit meyve ağacı ve zeytin ağaçları bulunuyor. Üretimde hormon, kimyasal gübreler ve zararlı ilaçlar kesinlikle  kullanılmıyor. Dalya Life’ın konukları, yetiştirilen ürünleri toplama şansına da sahip. http://www.dalyalife.com/



MyLand Nature


Antalya’nın Ulupınar mevkii, Çıralı Köyü’nde 6 dönüm arazi üzerinde kurulan Myland Nature, doğal ve organik yaşam öngören bir vizyona sahip. 13 odalı tesisin konsepti de doğal, organik ve spiritüel yaşamı yansıtıyor. Ahşap ve doğal taş kombinasyonlarının kullanıldığı tesiste yoga, meditasyon ve sanatsal aktiviteler öne çıkıyor. Yeme-içme aktivitelerinde ise organik gıdalardan asla vazgeçilmiyor. Otel, bu alana yönelik uygulama ve takibi öngören sürecin ardından, 4 yıl önce organik lisansını aldı ve meyve ağaçları yetiştirmeye başladı. Bu anlamda yaklaşık 120 limon ağacı ve bir o kadar da muz, portakal, nar, mandalina, turunç, ayva, elma, armut, kivi ve benzeri türlerde organik üretim yapılıyor. Bu ürünler müşterilere mevsimsel olarak meyve suyu, reçel, marmelat formunda sunuluyor. http://www.mylandnature.com/


Olympos Mountain Lodge



Antalya-Kemer’e bağlı Beycik köyünde hizmet veren Olympos Mountain Lodge’un yapımında duvarlar dahil, organik olmayan tek bir şey kullanılmamasına özen gösterilmiş. Ahşap, taş ve tuğla gibi doğal malzemeler kullanılarak inşa edilen Olympos Mountain Lodge’da kapı ve doğramalar, yer kaplamaları, mutfağın tamamı, salon ve odalardaki tüm mobilyalar da ahşaptan üretilmiş. Isınmak için kullanılan salondaki büyük şömine bile bu konseptin bir parçasını oluşturuyor. Olympos Mountain Lodge’un bahçesinde ilaçsız olarak yetiştirilen sebze ve meyveleri, konuklarına sabah kahvaltısı ve akşam yemeklerinde sunan tesis işletmecileri, tarihi mekanlara yakınlığıyla dikkat çeken bu şirin köyde, saklı bir cennet yaratmış. Likya yolu üzerinde yer alan tesis, orman ve deniz manzaralı irtifası sayesinde konuklarına yaz aylarında bile serin bir atmosfer vaat ediyor. Meyve ağaçları, üzüm asmaları, yabani kekik ve süs bitkileri ile dolu olan 10 dönümlük bahçenin havuz çevresi dışında kalan büyük bir bölümü doğal haliyle bırakılmış ve burada bazıları Avrupa da koruma altında olan endemik bitkilerin bulunduğu tabii bir eczane yaratılmış. Ev sahipleri, konuklarına yönelik yemek servisinde de organik lezzetlere yönelerek fark yaratıyor.  http://www.olympos-mountain-lodge.com/


Mandarin Hotel



Mandarin Hotel, Kelebekler Vadisi'nde Likya yolunda karşınıza çıkabilecek, 8 odalı özel bir butik otel. Güne ev yapımı reçel, çörek ve köy yumurtalarıyla hazırlanmış zengin bir kahvaltıyla başlayabilirsiniz. Ya da havuz başında deniz ve dağ manzarasına karşı güneşlenerek zamanı unutabilirsiniz. Doğal beslenmeyi tercih edenler için ev sahiplerinin kendi bahçelerinde yetiştirdiği ekolojik ürünler yemeklere ayrı bir lezzet katıyor. Mandarin’de sebze, meyve, süt ve un gibi besin grupları, Faralya köylülerinin kendileri için üretmiş olduğu ürünlerden alınarak misafirlere sunuluyor. Otelde sunulan şaraplar, farklı butik üreticilerin imzasını taşıyor. Otelin bir diğer farkı ise doğayı sürekli tüketmek yerine, eskiyi değerlendirme vizyonu doğrultusunda hareket edilmesi… Bu bakış açısı doğrultusunda Mandarin Hotel bünyesinde yer alan tüm bina ve mobilyalar, enkaz ağaç denilen yıkılmış konak, cami ve binalardan çıkan ağaçlardan yapılmış. Altyapı oluşturulurken kendi su kaynakları olmasına rağmen doğadan geleni yine doğaya kullanmak prensibi çerçevesinde ‘gri su sistemi’ kurulmuş. Bu sistemde tuvaletler hariç kullanılan tüm sular, ayrı bir depoda toplanarak çökeltilip tekrar bahçe sulamasında kullanılıyor. Tesiste el dokuması kilim ve halılar mevcut ancak hiçbiri yeni dokuma değil. Otel bünyesinde kullanılan tüm aksesuarlar el yapımı…Örneğin her yerde bulabileceğiniz hatta artık turistik bir ürün olan peştemal dahi kendi bölgesi Rize Ayder'den alınmış.Tüm tekstil ürünleri yüzde yüz doğal materyallerden yaptırılmış. Nevresimlerde bitkisel ipek ve yüzde yüz keten kullanılmış. Havlular sertifikalı organik iplikten üretilmiş. Misafirlere akşam serinliklerinde verilen şallar dahi el dokuması. http://www.villamandarin.com/


My Nature



My Nature, Fethiye-Kemer Uğurlu Köyü Erendibi mevkiinde 4 bin metrekarelik tabiat harikası bir alanda, Eşen Çayı’nın dinlendirici ortamında kurulan butik bir otel... Otelin sahibi Gülnihal Öğrük Erten, My-Nature olarak her hizmetlerinin organik yaşama uygun olmasına özen gösterdiklerini söylüyor. Özellikle yiyecek hususunda mutfaklarında kullandıkları her malzemeye büyük önem gösteriyorlar. Zeytin, reçel, turşu, salça, peynir, tarhanada kullandıkları un, kendilerinin hazırladığı asma yaprakları, bahçelerinde yetiştirdikleri, domates, salatalık, biber ve sebzelerin yanı sıra, bahçede bulunan ilaçsız meyve ağaçlarıyla konuklarının hormonsuz beslenmelerine katkıda bulunuyorlar. Otelde daima organik temizlik malzemeleri kullanılıyor. Ayrıca gelen misafirler, çevrecilik konusunda bilgilendiriliyor. My Nature’da konaklayan kişilerin hemfikir oldukları en önemli konu ise aile sıcaklığı veren bu özel mekanın organik yemeklerden hijyene, atmosferinden konumuna kadar her detayıyla ayrıcalıklı bir yaşam stili sunuyor olması... http://www.my-nature.net/


Five Boutique Hotel



İstanbul Harbiye'de açılan, Five Boutique Hotel'in kuruluşu bir hayli ilginç. İkisi otelci, ikisi acenteci, bir tanesi de havayolu kökenli, yaşları 30-35 arasında olan 5 genç arkadaşın güç birliğiyle ortaya çıkan otel, organik otel konseptinde hayli iddialı. 19 odalı bu butik otel, eski bir İstanbul binasının restore edilmesiyle hayata geçti. ‘Maksimum organik’ konseptiyle dikkat çeken otel, her şeyiyle yüzde 100 sertifikalı organik ürünlerden oluşan açık büfe kahvaltısı, oda çarşaf, nevresim, yastık ve havlular, banyo sabun ve şampuanları ve hijyenik temizlik malzemeleriyle beğeni topluyor. Otelde kullanılan boya bile çevre dostu sertifikalı... Five Boutique Hotel’de yer alan mobilyalar anti kanserojen dekorasyon ahşaplarından, yer parkeleri ise cilasız olarak döşenmiş. Hatta odalarda kullanılan TV'ler, ‘sense green teknolojisine’ sahip çevre dostu, en az enerji ve minimum zararlı ışın üreten serisinden tasarlanmış. Tüm basılı evraklar ve kağıt sarf malzemeleri geri dönüşümlü kağıtlardan kullanılıyor. Açık büfe kahvaltıda kullanılan ürünlerin tamamına yakını organik ürünlerden oluşuyor. Hatta otelin cafesi olan Cafe 5'te ise organik İtalyan kahveleri sunuluyor. http://www.fiveboutiquehotel.com/   



Akköy Evleri



Akköy Evleri'nde geçireceğiniz zaman, Kapadokya’nın klasik turizm merkezlerinden uzakta doğa ile iç içe ve özenli bir tatile ev sahipliği yapıyor. Köyün sahip olduğu doğal, kültürel ve tarihi güzelliklerin korunması için özel bir çaba sarf ediliyor. Bu vizyon doğrultusunda Akköy Evler-Village House ekibi olarak eko-turizm kavramına ve daha özelde bio-turizm kavramına sahip çıkılıyor. Turizm-çevre ilişkilerinin önem kazanması ve güzelliklerin sürdürülebilirliği tartışmaları ile gündeme gelen bio-turizm, doğaseverler, tarihseverler ve çevre duyarlılığı olan misafirlerin, Akköy Evleri’nde gelip geçen bir ziyaretçi gibi değil de, bir yaşam pratiği dahilinde hayata katılmalarına yön veriyor. Çevreyi koruyan, yerel halkın refahını gözeten, doğal alanlara karşı duyarlı seyahat deneyimi yaşamak istiyorsanız, Akköy Köyü sizin için biçilmiş kaftan. Aile işletmesi bu küçük ama özel tesiste, her anlamda geleneksel mimarinin ve yerel kaynakların kullanımını hedef alıyor. Hem biyolojik çeşitliliğin korunmasına katkıda bulunuluyor hem de yerel halkın refahı gözetiliyor. Misafirlerin ve yerel halkın birbirlerini tanımasını sağlamak amacıyla, sadece küçük turist gruplarına ve özel misafirlere hizmet veriliyor. http://www.akkoyevleri.com/



Dikencik Evleri



Fethiye ve çevresinde organik üretim yapmak üzere yola çıkmış çok az üretici bulunuyor. Yeşilüzümlü’de faaliyet gösteren Dikencik Evleri de bu girişime yön veren sayılı otellerden biri. Dörder odalı, iki taş evden oluşan Dikencik Evleri, konum olarak tamamen doğayla iç içe... Dikencik Evleri gibi birkaç otel daha, ‘Ekolikya’ grubu içinde piyasaya olmasa bile en azından misafirlerine organik gıdalar sunmaya çalışıyor. Dikencik Evleri, organik gıdalar sunmaya çalıştığını iddia eden birkaç otelden biri. Ancak bu oteller arasında sadece bir iki tanesi üretim yapabiliyor. Bu üretim, sadece sınırlı bir süre için geçerli. Organik gıdaları sunabilmek için özellikle kış döneminde sundukları yiyecekleri dipfrizlerinde saklayabildikleri ve kurutabildikleri kadarıyla sınırlı tutuyorlar. Sera gıdalarını kesinlikle misafirlerine sunmuyorlar. En temel gıdalardan biri olan unu bile kısıtlı olarak yayladan temin ediyorlar. Otele göre sundukları gıdaların şimdilik ancak yüzde 70‘i organik. Diğer otellerde bu oran çok çok daha düşük. Dağdan topladıkları otlar, değişik meyve ve mantarlar, Dikencik Evleri’ni çok daha özel kılıyor. http://www.yesiluzumlu.com/



Hoyran Wedre



Hoyran Wedre Köy Evleri, Toroslar’ın koynunda, 2 bin 500 yıllık Likya şehri Hoyran’da büyük şehir yorgunlarına sessiz, huzur dolu, dingin ve doğal bir köy yaşamı içinde tatil imkanı sunuyor. Hoyran Wedre Köy Evleri çevre ile uyumlu, tamamen ekolojik malzemeler kullanılarak yapılmış olan sekiz adet tek veya iki katlı taş evlerden oluşuyor. Köy evlerinin inşasında bölgenin otantik mimarisi temel alınmış. Doğal taş, ahşap ve camın birlikte kullanımı ve her odanın manzaraya bakacak şekilde arazinin doğal yapısına uygun olarak konumlandırılmış olması, yalın ve huzurlu bir ortam yaratıyor. Binaların iç sıvası toprak, saman ve kireçten oluşan doğal malzemelerle yöredeki eski evlerde kullanılmış yönteme uygun olarak yapılmış. Böylece odalar yazın serin, kışın ise sıcak oluyor. Köydeki eski evlerde bulunan ve yok olmaya başlayan kapı, pencere, raf, yüklük ve gömme dolaplar gibi güzel ahşap işleri Hoyran evlerinde yeniden hayat bulmuş. Hoyran Wedre Köy Evleri, bol oksijenli, kekik, ada çayı ve defne aromalı havası, Akdağ’ın doruklarından gelen temiz kaynak suyu, taze, doğal ve çoğunlukla kendi bahçesinde veya içinde bulunduğu köyde üretilmiş sağlıklı gıdalardan oluşan lezzetleriyle konuklarına ayrıcalıklı bir lezzet sunuyor. Bahçelerinde domates, patlıcan, biber, bamya, marul ve maydanoz gibi sebzeleri, kekik, ada çayı, nane gibi bitkileri ve elma, armut, badem, ceviz, erik, kiraz, kayısı,  nar, mandalina, limon, dut, incir, zeytin, şeftali, harnup, fıstık çamı gibi meyve ağaçlarını ekolojik olarak yetiştiriyorlar. Doğal malzemeler kullanarak çevreyi korumak en önemli hedeflerden biri...   http://www.hoyran.com/



Saklıköy Country Hotel&Club


Saklıköy, İstanbul’un hemen yanı başında, Beykoz yakınındaki İshaklı Köyü Ovası’nda çevresi ıhlamur ve gürgen ormanlarıyla çevrili, 72 dönümlük bir oksijen cennetinde faaliyet gösteriyor. 1993’te kurulan bu cennet mekan, kısa süreliğine de şehir stresinden uzaklaşmak isteyen kişilere farklı bir dünyanın kapılarını aralıyor. Doğanın bir parçası oldukları vizyonu doğrultusunda doğayla uyum içinde yaşamayı ve doğayı yaşatmayı ilke edinen Saklıköy, 2005’ten bu yana IMO belgesiyle sertifikalı organik bostanlarında ürettiği organik sebze ve meyvelerden hazırlanan yemekleri konuklarına sunarak fark yaratıyor. Tarladaki yabani otlar geleneksel yöntemler ile yani elle ayıklanıyor, sulama ise damlama yöntemiyle yapılıyor. Kelebek ve sümüklüböcekler için de bir pet şişesinin üstü kesilip ters olarak ağaca asılıyor. Asılmadan önce içine biraz elma suyu da şerbet konuluyor. Bu tuzak meyveleri koruyor. Karıncaların ağaca tırmanmaması için meyve ağaçlarının gövdesine çift taraflı bant yapıştırılıyor. Karıncalar yapışkan tabakayı aşamadığı için ağaca zarar veremiyor. Organik bostanda, organik tarım prensiplerine yüzde 100 sadık kalınıyor ve daima mevsiminde üretim yapılıyor. Outdoor eğitimlerinin yanı sıra 8 bin metrekarelik doğal off-roat parkuru, her türlü off-road organizasyonunu gerçekleştirmeye uygun bir altyapıya sahip. Piknik alanı ve binicilik tesisleri de farklı bir gün geçirmek isteyen kişilere alternatifler sunuyor. http://www.saklikoy.com.tr/


Pastoral Vadi



Fethiye Yanıklar Köyü’nde yer alan Pastoral Vadi, kendisini ekolojik yaşam çiftliği olarak konumlandırmış bir merkez… Aynı zamanda Buğday Ekolojik Yaşamı  Destekleme Derneği’nin TaTuTa ( Ekolojik tarım, turizm, bilgi takası ) projesine dahil olan ender otellerden biri. Kırsal yaşamdaki doğal ve kültürel değerleri korumanın yanı sıra bu değerleri sürdürülebilir kılmak amacıyla hayata geçen Pastoral Vadi, kurulduğu günden bu yana organik sertifikalı tarım yapıyor. Narenciye ve diğer meyve ağaçları yanında, mevsim sebzeleri de yetiştiriliyor. Yöresel kırsal yapı tarzında yapılan taş, ahşap ve depreme dayanıklı kerpiç evlerde banyo ve mutfak atıkları gri ve siyah su ayrımı ile toplanıyor. Ahır çıktıları ve bitkisel atıkları kompost gübreye dönüştürülüyor. Organik ve doğal ürünler, Akdeniz mutfağı tarzında hazırlıyor, toprak ve bakır kaplarda odun ateşinde pişirip konuklara sunuluyor. Kullanılan temizlik maddeleri doğaya zarar vermiyor. Çiftlik ailesinin emekleriyle üretilen turşu, konserve, reçel, tarhana ve erişte, kurutulmuş sebze ve meyvelerin tadı gerçekten bir başka. Organik beslenme diyeti için çiftliğe gelen konuklara da pek çok alternatif sunuluyor. Pastoral Vadi'de, yılın 12 ayı tatil yapılabilir, yerel kültür atölyelerinde el becerilerinizi geliştirebilir, fotoğrafçılık ya da yoga gibi etkinliklere katılabilirsiniz. Çiftlik içindeki yollar, güneş enerjisi kullanarak aydınlatılıyor. Hiçbir kimyasal madde kullanılmayan doğal akışlı havuzda konuklar, gönül rahatlığı ile serinliyor. Pastoral Vadi, Buğday Ekolojik Yaşamı  Destekleme Derneği’nin TaTuTa ( Ekolojik tarım, turizm, bilgi takası ) projesine dahil olan ender otellerden biri.  http://www.pastoralvadi.com/


Selenes Mini Otel


Selene's, Bafa Gölü’nün kıyısında Heraklia antik kenti (Bugünkü Kapkırı Köyü) ile Latmos-Beşparmak Dağları’nı yansıtan güzel manzarasıyla tarih ve köy yaşamının iç içe geçtiği bir mekanda tatil yapmak isteyen kişiler için biçilmiş kaftan. Bafa Gölü havzası 1989 yılında Milli Parklar Yüksek Kurulunca, yüksek koruma altındaki bölgelere dahil edildi. Başta pelikan, olmak üzere karabatak, balıkçıl gibi çok zengin kuş türlerinin yaşam alanı olmasıyla bugün, dünyanın her yerinden pek çok kuş gözlemcisinin cazip bir ilgi odağı konumunda. Bu etkileyici coğrafyada yer alan Selenes’in dikkat çeken en önemli özelliklerinden biri de kurulduğu günden bu yana organik ürünler kullanması… Önceden ailece organik beslenmek amacıyla yetiştirdikleri sebze ve meyveleri şimdi konuklarıyla paylaşan işletmeciler, farklı bir sistematik oluşturmuş. İsteyen konuklar, bahçe ve tarladan yiyeceklerini kendi elleriyle toplayabiliyor, hatta hazırlama aşamasına katkıda da bulunabiliyorlar. Tesiste, doğa yürüyüşleri, at binme gibi aktiviteler de düzenleniyor. Açık büfe kahvaltıda yer alan tüm ürünler yüzde 100 organik. Yöresel otlardan hazırlanan yemekler, konuklara değişik bir lezzet sunuyor. http://www.latmosherakleia.com/



Akdeniz Bahçesi


Antalya Çıralı'da hizmet veren Akdeniz Bahçesi, doğayla dost yaşam konseptiyle fark yaratan otellerden biri... Otelsahipleri, bahçelerinde organik olarak üretilen (Ceres sertifikalı) meyve ağaçlarıyla çevrili üç tatil evini, sürdürülebilir bir yaşam isteğiyle doğal çevreye zarar vermeden ve yerel çevreye katkı sağlayacak biçimde konuklarıyla paylaşıyorlar. Sertifikalı meyve ve sebzeler, talep edildiği takdirde sipariş üzerine evlere de teslim ediliyor. Mavi ev, yeşil ev ve taş ev, doğa dostu bir tatil isteyenlere hitap ediyor. Toprak ve su analizleri yaptırıp, sulama sistemini (sprig sulama) ve gübreleme (hayvan gübresi)  sistemini değiştiren otel yetkilileri, 3 yıllık bir geçiş döneminin ardından sertifika almaya hak kazanmış. Şu anda bahçe ürünleri sertifikalı olarak organik pazarlarda ve sipariş üzerine mevsiminde 10'ar kiloluk koliler ile adrese teslim ediliyor. Ürünlerde ilk fark edilen özellik kokusu ve tadı oluyor. Turizm sezonunda bahçe ürünlerinden yapılmış meyve suları, reçeller, likörler misafirlere ücretsiz olarak servis yapılıyor. Ayrıca restoranlarındaki yemek servisinde, yöre pazarlarından mevsiminde satılan ürünlerle yapılan yemekler sunuluyor. Konuklar, Nisan-Mayıs aylarında dokuma atölyesinde gerçekleştirilen workshop’lara da katılabiliyorlar. http://www.akdenizbahcesi.com/ 



Antik Zeytin Bio-Hotel



Bodrum Göltürkbükü’nde yer alan Antik Zeytin Bio-Hotel, bol oksijenli ve bitki aromalı havası, dağdan gelen temiz suyu, taze, doğal ve organik olarak üretilmiş sağlıklı gıdalardan oluşan lezzetleriyle konuklarına huzurlu bir tatil vaat ediyor. Konuklar, sağlıklı bir tatil keyfi yaşarken, aynı zamanda doğal dengenin korunmasına katkıda bulunarak, organik sürdürülebilir tarımı da desteklemiş oluyorlar. Doğal ve organik malzemeler kullanarak çevreyi korumayı ilke edine otel, organik sürdürülebilir tarım projelerine de destek veriyor. Tesiste kullanılan tüm temizlik ürünleri organik ve ekolojik sertifikalı. Aynı şekilde odalarda kullanılan havlu, çarşaf, yastık ve pikeler de organik sertifikalı olarak öne çıkıyor. Tesis genelinde yer alan tüm musluk ve duşlar dakikada en fazla 5 ve 8 litre su harcayacak şekilde sınırlandırılmış. Ayrıca tüm aydınlatma elemanları enerji sarfiyatsız olup odalarda kullanılan tüm televizyonlar düşük enerji harcayan LCD-TV ler ile değiştirilmiş. Çöp ayrıştırma ve atık-yağ toplama üniteleriyle, doğayı daha az kirletmek hedefleniyor. Antik Zeytin Bio-Hotel'in organik gıdalardan oluşan mutfağında, Anadolu'nun en taze, doğal yeşillikleri, sebzeleri, meyveleri, özel el yapımı reçelleri ile kendi bahçesindeki zeytinlerden üretilen saf, sızma zeytinyağı ve taş fırınında odun ateşinde pişirilen köy ekmeği bulunuyor. Organik gıdalarla hazırlanan kahvaltının da tadına doyum olmuyor. http://www.antikzeytin.com/


-Bahar Akgün'ün Platin Dergisi'ndeki haberinden-

26 Nisan 2010

Lahmacun kardeşliği

Bugün rejimimin ikinci günü ve ben yine başaramadım. Olmayınca olmuyor işte... Ağzımı tutamıyorum, ağzımı tutsam nefsime hakim olamıyorum. Yedikçe yiyor, yedikçe şişiyorum.



Dün, Gaziantep’in meşhur baklavacısı Koçak’tan gelen şöbiyetleri afiyetle yuttum. Böylece ilk rejim günüm çöpe gitti. Bugün ise lahmacunzede oldum. Hacıoğlu’ndan nedense sadece hafta sonu eklerine özel olarak gönderilen promosyon lahmacunlar, ofisi öyle bir kokuttu ki rejim yapabilene aşk olsun. Hafta sonu ekinden arkadaşlar sağ olsunlar, dergi tayfasını da lahmacun partisine davet etti ama bize bir haller oldu. Bir utandık, bir sıkıldık ki sormayın. Odaya dalıp, lahmacunları mideye indirmemiz en az 20 dakikamızı aldık. Önce arkadaşlarla bakıştık, kokuyu içimize çektik, lahmacun fikrini aklımızdan çıkarmak için farklı konulara odaklanmaya çalıştık ama olmadı. Tüm otokontrollere rağmen kendimizi hafta sonu ekinin kapısında bulduk. Son kutuda kalan lahmacunlardan birer tane almayı başardık. O hamur hamur lahmacunu bir çırpıda yutuverdik. Ama ikincisi almaya utandık. Doyduk mu, tabii ki hayır? Lahmacunumuzun içine domates, soğan, marul bile koyamadık. Sonra apar topar yemekhaneye gittik. Yemekte bamya olduğunu görünce, o an kararımızı verdik. Sorgusuz sualsiz, koşar adımlarla Davutpaşa’daki meşhur kebapçımız Çınaraltı’na gittik. Yanımıza çok para almadığımız için lahmacun kardeşliği yapıp, paraları öyle denkleştirdik. Çınaraltı’nın o gevrek, hafif acılı, insanı kıtlıktan çıkmışcasına iştahlandıran lahmacunlarından utana sıkıla değil, çılgınca, doyasıya, özgürce, tıkanana kadar yedik. Rejim tabii ki gümbürteye gitti ama nefsimiz doydu, ruhumuz doydu, gönlümüz doydu. Bu mutluluk yetti bize… Aldığımız kaloriler ise inanın umurumuzda bile değil.


BhR

Moda’ya acil bir dürümcü lazım

2001-2003 yılları arasında Moda Burnu’na giderken muhteşem bir dürümcü vardı. Taksi durağını geçtikten hemen sonra çılgın mı çılgın mangal kokusuyla insanın ağzını deli gibi sulandıran, Erol Taş misali yemek yeme arzusu uyandıran bir dürümcü... Tok olanı bile acıktıran, bu meşhur dürümcü sanırım 1.5 sene önce kapanmış. Tanrım, ne büyük bir kayıp. Bol soğan, acı turşu ve şalgam suyu eşliğinde servis edilen o leziz Adana ve Urfa dürümlerin tadını hâlâ unutmadım. Tabii tavuk kanat, tavuk şiş, ciğer dürüm gibi lezzetleri de unutmamak gerek.




Bu dürümcünün yeni yerini bilen varsa, ne olur söylesin... Taksi durağına bile sordum bilmiyorlar. Moda, Moda olalı böyle dürümcü görmemişti, hâlâ da bu dürümcünün yerini tutacak benzeri bir mekan yok. Canınız Moda’dayken şöyle bol soğanlı bir dürüm çekse, nerede yiyeceksiniz bu dürümü? İskenderci ya da pidecilerden bahsetmiyorum. Ocakbaşı gibi bir yer olmalı, sabah saatlerine kadar açık olmalı. Canı isteyen, istediği saatte dürüm yiyebilmeli... Benden söylemesi... Moda’daki dürümcü ihtiyacını net bir şekilde giderecek bir yer açılsa, oranın sırtı yere gelmez. Harekete geçmenin tam zamanı...


BhR

25 Nisan 2010

Tarhana Çorbası

Yöresel bir çorba tarifi...




Malzemeler : (4 kişilik)

2 yemek kaşığı sıvı yağ
1 adet çarliston biber
Yarım yemek kaşığı domates salçası
2 adet domates rendesi
Kurutulmuş tarhana
Kuru nane
Sıcak su
Tuz
Pulbiber


Hazırlanışı :

Derin bir tencereye sıvı yağı koyun. İyice kızdıktan sonra küçük küçük doğradığınız çarliston biberleri ekleyip, kavurun.

Biberler yumuşayınca domates salçasını ekleyip, kavurmaya devam edin.

Daha sonra sıcak suyu ekleyip, kaynamasını bekleyin.

Kaynadıktan sonra tuzunu koyun ve kurutulmuş tarhanayı elinizle yavaşça dökün ve topaklanmaması için sürekli karıştırın.

Yaklaşık 10-15 dk kadar orta ateşte kaynatın.

Çorbayı ateşten alıp, kuru naneyi ve isteğinize bağlı olarak pulbiberi ekleyin.

*** Bu çorbayı kıyma ile de hazırlayabilirsiniz. Tarifteki gibi, biberler yumuşadıktan sonra kıymayı ekleyip, iyice kavrulduktan sonra salçasını ve yarım çay kaşığı kadar karabiberini ekleyip, aynı şekilde diğer işlemleri uygulayın.

Afiyet olsun :)



PnR

24 Nisan 2010

Puf Böreği


Yağda kızarıp da hiç ama hiç yağ çekmeyen, puf puf kabarık ve incecik bir börek bu. Dilerseniz kıymalı, patatesli ya da peynirli iç koyarak da hazırlayabilirsiniz ama bizimkiler haftasonu kahvaltılarında sade olanını yemekten mutlu oluyorlar :) Dilediğiniz gibi şekil vermekte de özgürsünüz, ister yuvarlak, ister kare, dikdörtgen...Bu hamuru hazırlayıp o anda kızartınca da çoook lezzetli oluyor ama imkan varsa geceden yoğurup, buzdolabına koyarsanız ertesi sabah mayalanmış gibi yumuşacık bir hamur ve çok daha kabarık börekler sizleri bekliyor olacak :)





Puf Böreği

Malzemeler : 6 kişilik

2 yumurta
3 tepeleme çorba kaşığı yoğurt
1 çay bardağı su (küçük çay bardağı)
Aldığı kadar un


Hazırlanışı :

Unu derin bir kaba koyun.

Ortasını açıp bütün malzemeleri koyun ve malzemeleri karıştırarak yoğurmaya başlayın.

Hamur toparlanıp, kulak memesi kıvamına gelene kadar un ilave ederek yoğurun.

Bekletecekseniz streç filme sarıp buzdolabına koyun.

Böreği hazırlayacağınız zaman hamuru ikiye bölün.

Hafifçe unladığınız tezgaha hamurun yarısını koyun ve merdaneyle yarım cm kalınlığına gelene kadar açın.

Bir bardağın ağız kısmıyla veya bıçakla dilediğiniz gibi kesin, kızgın ve bol yağda kızartın.

Sıcakken servis yapın.

Afiyet Olsun...



PnR

23 Nisan 2010

Kestaneli Tart

Savoy'da klasikleşmiş Pazar günü kahvaltılarımızda simitten, pizzadan önce çilekli tartın siparişini verdiğim günlerden bu yana, sevdiğim herşeyi olduğu gibi çilekli tartı sevdiğimi de hafızasına kazıyan Bhrcık, yine bir Pazar gününde beni mutlu etmek için bu kez kolları sıvamış ve kendi elleriyle hazırlamış  çilekli tartı. Dürüstçe söyleyebilirim ki, çilekli tartlarına hayran olduğum Bulvar Pastanesi ve Pelit'inki kadar lezzetliydi. Başta ben olmak üzere tüm ailenin çıldırarak silip süpürdüğü bu çilekli tarttan sonra farklı denemeler yapıp, bu tartı çeşitlendirmek benim için bir görevdi artık.

Hazır kestane zamanı da geçiyorken, dolapta bekleyen iki kiloya yakın kestaneyi püre yapmak için kestaneleri bir güzel yıkadım ve üstlerini derince çizdim.. Düdüklü tencerede pişmeye bıraktığım kestaneler yarım saat, 40 dk nın sonunda pamuk gibi piştiler. Onları kabuklarından kurtarıp, göz kararı toz şeker ve birazcık suyla suyunu çekene kadar pişirdim. Sıcakken robota atıp, püre haline getirdim, tam da istediğim gibi bir kestane püresi oldu!



Tart için Bhr'ın verdiği ölçülere sadık kalmak istedim ama tartım olmadığı için herzamanki gibi göz kararıyla yola çıktım, siz Bhr'ın verdiği ölçülerden şaşmayın :) Tart tabanı piştikten sonra krema koymayacağımdan kuru olmasını engellemek için bir fırçayla çooook az miktarda frambuaz marmelatı sürdüm. Krema yerine hazırladığım kestane püresinin yarım kilo kadarını tart tabanının üzerine yaydım. En üste de benmari usulü erittiğim bittter çikolata ve krema karışımıyla hazırladığım ganajı döktüm. Fındıklarla süsledim. Kestaneli tatlıları seviyorsanız mutlaka denemenizi tavsiye ederim, kestaneli cheesecake gibi bir tart oldu...

Bhr'ın çilekli tartı ve ölçüleri için  Tık Tık



PnR

Bugün 23 Nisan...


22 Nisan 2010

Krem Karamel Sevdası...

Bir insanın kocası krem karamel hastası olursa, hatta ve hatta Antalya’da 5 yıldızlı bir otelin tatlı bölümünde kalan krem karamelleri gözüne kestirip (yaklaşık 8 adet), “Bu turistler krem karameli nereden bilsin. Mundar etmesinler tatlıyı” deyip, anında mideye indirirse ne olur? Tabii ki kurdeşen, tabii ki kaşıntı... Herkes denize girip, güneşlenirken biz doktorun yolunu tutup, kum-deniz-güneş üçgeninden iki koca gün men edilmiştik... Biricik dostum Sibel, bugünün en yakın tanığıdır. Demek istediğim, ölümüne krem karamele aşık bir erkeğe onun istediği lezzette krem karameller hazırlamak, boynunuzun borcu değil de nedir? Krem karamelin üstadı ise tabii ki Bibiz’imin kankası Gülser teyzeden başkası olamaz.

Çiğ börek ve krem karamel konusunda kimse onunla boy ölçüşemez. Burak’la aramızın nane molla olduğu günlerde mutfağa girip hiç üşenmeden krem karamel hazırlarım. Akşam eve gelip, buzdolabında kendisini bekleyen soğumuş krem karamelleri görünce, ekşimtırak atmosferden eser kalmaz. Burak, bu kez Pnr’dan krem karamel isteyince, Pnr’a telefonda verdiğim tarif üzerine işte bu muhteşem lezzet ortaya çıktı. Valla boynuz kulağı geçermiş. Pnr’ım krem karamelin gerçekten muhteşem oldu. Güzel değil, muhteşem bir krem karamel yapmak istiyorsanız, bu tarif tam size göre...




Krem karamel ( 8 kişilik)

1 kg süt
6 yumurta
1 paket vanilya ( İsteğe bağlı)
1 bardak şeker


Püf noktası: Tüm malzemeler oda sıcaklığına olmalı... Tüm malzemeleri iyice çırpın ama karışımı çok fazla köpürtmeyin.

Karameli için: 1.5 su bardağı toz şeker ve 1 bardak suyu iyice pişirin. Karamelize olmasına yakın 2-3 damla limon suyu ekleyin.


Hazırlanışı:  Karameli kaplara dağıttıktan sonra, yumurtalı karşımı pay edin. Bu işin en önemli püf noktası ise tepsiye konan krem karamel kaplarının yarısına kadar su koymak. Yani bu krem karamel kapları, bir nevi benmari usulü pişecek. Krem kremalleri hazırladıktan sonra 170 dereceli fırında pişirin.


Afiyet Olsun...



BhR

21 Nisan 2010

Kepekli Ekmek Unundan Kurabiye Denemesi

Evde sürekli kek,kurabiye pişiren biri olduğumdan belli malzemelere olan ihtiyacım aşikar. Annem şekerleme, dekor şekerleri, jelatin, pasta çemberi gibi marketlerde bulunmayan ihtiyaçlarımı Eminönü'ndeki pasta malzemeleri satan yerlerden temin ederken, babacım da tereyağı, pudra şekeri, un gibi temel malzemelerimi temin edip yedekliyor, çok şanslıyım! Bana da sadece mutfağa girmek düşüyor ki, babam tadına bakmak dışında elini sürmezken, annem kurabiye kavanozuna ya da buzdolabına yapışıyor. Sonra da gelsin kilolar, fırlasın tansiyon! Bu evde nasıl rejim yapılır diye de söylenip durur zavallım... Hamur işi yaparken çoğunlukla beyaz un kullandığımdan kepekli un isteyince babam rotayı şaşırıp Sinangil marka Kepek Ekmek Unu almış. Neyse ki alırken tereddüt etmiş ama bir denesin bakalım demiş :) Sonuç mu? Çok başarılı! Hele sıcakken inanılmaz, deneyin, hak vereceksiniz!





Malzemeler : (8 kişilik)

250 gr tereyağı (oda sıcaklığında bekletilmiş)
1 su bardağı pudra şekeri
2 adet yumurta sarısı
Yarım su bardağı ceviz içi
1 çay kaşığı tarçın
1 paket vanilya
½ paket kabartma tozu
1,5 su bardağı Sinangil Kepek Ekmek Unu
1 su bardağı beyaz un


Hazırlanışı :

Tereyağı ve pudra şekerini karıştırma kabına alın, karıştırın.

Yumurta sarılarını ekleyip, karıştırmaya devam edin.

Unları, kabartma tozunu, ceviz içini, tarçın ve vanilyayı ekleyip, yoğurun.

Hamurun kıvamı yumuşak olursa, kulak memesi kıvamına gelene kadar azar azar beyaz un ekleyerek yoğurun.

Hamurdan ceviz büyüklüğünde bezeler alıp, yuvarlayarak yağladığınız veya yağlı kağıt serdiğiniz tepsiye aralıklarla dizin.

175 derecede önceden ısıtılmış fırında pişirin.

Fırından çıkardıktan sonra dilerseniz pudra şekeri serperek kurabiyeleri süsleyebilirsiniz.

Afiyet olsun...



PnR

20 Nisan 2010

Telefon Bağlantılı Kısır


Yemek yemeyi çok seven ama mümkün olduğunca az mutfağa girip, daha çok Bibiz’in ve benim yemeklerimi afiyetle midesine indiren güzel kuzenim Dicle’nin mutfak maceraları anlatmakla bitmez. Pratik olarak yemek yapmayı bilen ama sadece ve sadece ölümcül durumlarda mutfağa giren ( Ölümcül=Misafir, misafir, misafir) minik kardeşim, işten eve gelir gelmez telefona sarılır ve benden o gün ne pişirecekse, o yemeğin tarifini adım adım alır.

İki haftada bir Çarşamba günleri Dicle’nin evini temizlemeye gelen Meryem, Dicle’nin buzdolabında bulduğu somon füme, dana jambon, makarna ve yumurta gibi uzun ömürlü ve kolay kolay bozulmayan gıdalarla karnını doyurmaya çalışan en önemli kahramanlardan biri. Bir ara neredeyse her hafta sonu misafir ağırlayan ve bu tempodan yorulduğu için zaman zaman benim yardımımı da ihtiyaç duyan Dicle ile yaptığımız bir telefon konuşmasını burada sizlerle paylaşmam şart. Beş çayı için misafir ağırlayacak olan Dicle, bana bu kez nasıl kısır yapabileceğini sordu. Kısırı telefonda anlatmanın zor olacağını ona anlatmaya çalıştıysam da başarılı olamadım. İşte aradan 100 yıl geçse de unutulmayacak bir kısır diyalogu... Kısır değil, beyin operasyonu mübarek :) Ama iddia ediyorum ki, bu kısır tarifini yapanın sırtı yere gelmez. Tam anlamıyla lezzetli bir görsel şölen...




ADIM ADIM KISIR SANATI

BhR: Dicle’cim telefonda nasıl anlatayım sana kısırı? Kıvamının tutup tutmadığını görmeden anlayamam ki.

Dicle: Anlat sen, yapabildiğim kadar artık. Beceririm ben sen merak etme

BhR: Peki o zaman şimdi ince bulgur paketinin yarısını derin bir kaba dök. Üzerini ıslatacak kadar sıcak su koy... Kısırın bu suyu emmesini bekle, biraz daha sıcak su koy.

Dicle: Tamam, yapıyorum bekle. Tamamdır. Şimdi ne yapacağım?

BhR: Şimdi kısırı elinle yoğur, çiğ köfte yoğurur gibi. Elini kürek gibi kullan.

Dicle: Ne kürek gibi mi? O ne demek şimdi ya?

BhR: Kızım, aşağıdan yukarı. Yukarıdan aşağı kullan elini, anlamayacak ne var.

Dicle: Tamam ya ne kızıyorsun. Yoğuruyorum işte. Peki bunun kıvama geldiğini nasıl anlayacağım?

BhR: Her yeri eşit derecede nemlenmiş olmalı. Diriliği gitmeli, yumuşamalı kısır.

Dicle: Senin dediğin kıvama yaklaşıyor gibiyim sanki.

BhR: Yoğur sen iyice yoğur. Bulgur macun gibi şekil almaya başlayınca, 1 kutu domates püresi, 1 çorba kaşığı salça ve 1 çorba kaşığı biber salçası koy. Rengi kiremit gibi olmalı.

Dicle: Kiremit derken?

BhR: Kızılımsı olacak kısır, kızılımsı.

Dicle: Tamam oldu o zaman

BhR: Olmamıştır o, sen biraz daha salça koy

Dicle: Ya, kiremit rengi gibi oldu işte bu kısır, burada değilken bile nasıl anlıyorsun kıvamının tutup tutmadığını

BhR: Kuzen, dediğimi yapacak mısın sen?

Dicle: Tamam, tamam ekliyorum salçayı.

BhR: Şimdi 1 demet taze soğanı, 1 demet maydanozu, yarım demet taze naneyi, 2-3 diş sarmısağı, 3-4 sivri yeşil biberi incecik kıy. 1 dolmalık kırmızı biberi de incecik kıyarak bu karışıma kat. Daha sonra 3-4 domatesi kabuğunu soyarak küçük küçük karelere böl.

Dicle: Onları ayrı bir yerde hazırlamıştım zaten

BhR: Süpersin, tüm malzemeleri kısırın üzerine ekle şimdi. Yarım su bardağı nar ekşisi, yarım çay bardağı zeytinyağı ve 1.5 limonun suyunu ekle bu karışıma... Daha sonra 1 çorba kaşığı kuru nane, 1 tatlı kaşığı sumak, 1.5 tatlı kaşığı tuz ve 1 tatlı kaşığı pul biberi ekleyerek, kısırı lezzetlendir. İki büyük tahta kaşıkla, tüm malzemelerin birbirine karışmasını sağla..

Dicle: Bitiyor galiba, oldu bu iş.

BhR: Bitiyor galiba değil, bitti. Bak bakalım tadına... Ekşisi, tadı, tuzu yerinde mi?

Dicle: Mmmm, başardık sanırım

BhR: Valla kuzen, telefondan canlı bağlantılı kısır ancak bu kadar olur

Dicle: Sağol kuzen, seviyorum seni

BhR: Ne demek tatlım, her zaman... Öpüyorum çok iyi geceler

Dicle: İyi geceler


THE END


BhR


19 Nisan 2010

Şuurumu kaybettiren bir tat: Çilekli tart

Cheesecake, tart, turta gibi konularda uzmanlığını konuşturan Ayşe ablanın tatlıları dillere destandır. Bu maharetini farklı yemek kurslarına giderek perçinleyen güzel kuzenim, pastacıdan alınmış görüntüsündeki ve tadındaki spesiyalleriyle ailemizin kadınlarını şaşkınlığa uğratmaya devam ediyor. Ananemde olduğum bir gün, buzdolabını tırtıklarken muhteşem bir çilekli tart gördüm. Doğal olarak ilk düşüncem, Bibiz’e gelen herhangi bir misafirin bu muhteşem tartı afiyetle yememiz için getirdiği yönünde oldu. Satın alındığını düşündüm otomatik olarak, evde yapıldığını değil. Bibiz, bu tartı Ayşe’nin yaptığını söyleyince şuurumu kaybettim :) Hemen telefona sarılıp, tarifini aldım bu tartın. Ama defterime yazmayı unuttuğum için kağıt bir yerlerde kayboldu gitti. Pnr’ların geleceği bir gün, tatlı kardeşime en sevdiği şeylerden biriyle sürpriz yapabilmek için mutfağa koştum. O günkü spesiyalim kesinlikle çilekli tart olmalıydı. Telefonu kaptığım gibi Ayşe’yle canlı bağlantıyı kurdum. Bu muhteşem tartın tüm püf noktalarını öğrendim. Ve ortaya işte bu şahane tart çıktı. Çok teşekkürler Ayşe’cim... Sayende hem Pnr’ı mutlu ettim hem de misafirlerimi lezzet şöleninden çıldırtacak bir spesiyali mönüme eklemiş oldum. Ama bir konuda sizi uyarmam gerekiyor. Tart hamurunun da, pasta kremasının da bire bir bu ölçülerde yapılması gerekiyor. Dijital tartınız yoksa sorun yaşayabilirsiniz. Göz kararı konusunda kendinize güveniyorsanız, o zaman problem yok. Bu çilekli tartın ardından muzlu ve kestaneli tart denemelerinde bulunan Pnr’ım, ‘göz kararı’ kavramının kraliçesi olarak muhteşem tatlar yarattı. Bu çilekli tart tarifi mutlaka deneyin... Bekarsanız evlilik teklifi alabilir, arkadaşınızla küsseniz barışabilir, evliyseniz kocanızı kendinize tekrar tekrar aşık edebilirsiniz. Tavsiyesi benden, denemesi sizden...



ÇİLEKLİ TART

Tart hamuru:
100 gram tereyağı
200 gram un
60 gram pudra şekeri
1 yumurta
1 paket vanilya

* Bu karışımı elinizle yoğurun ve dolapta 30 dakika bekletin. 28 cm’lık bir tart kalıbını yağlayın. Tart hamurunu bu kalıp ölçüsünde açın. Hamurun kenarlarını tart kalıbının tırtıklı kısımlarına kadar yükseltin. İnce bir hamur olmasına özen gösterin. Üzerinde çatalla delikler açıp, buzdolabında 30 dakika daha bekletin.

* 150 derecedeki fırında kızarana kadar pişirin.


Pastacılık kreması:

Yarım kilo süt
4 yumurta sarısı
100 gram şeker
20 gram un
20 gram nişasta

Bu malzemeleri karıştıra karıştıra muhallebi kıvamına gelene kadar pişirin Piştikten sonra 1 paket vanilya ekleyin. Karıştırarak soğutun


Çilekler:

Çilekleri yıkayıp iyice kurulayın. Çilekleri bütün olarak kullanabileceğiniz gibi, dilimleyerek de kullanabilirsiniz.


Son olarak:

Pişen tart hamurunun üzerine pastacılık kremasını ekleyin... Üzerine çilekleri dizin. Ayrı bir yerde Dr. Oetker’in tart jölesini, jölenin arkasındaki tarife göre hazırlayıp, çileklerin üzerine dökün... Buzdolabında en az 6 saat dinlendirin.



AFİYET OLSUN...



BhR

18 Nisan 2010

Mantar Çorbası


Bibiz usulü kremalı mantar çorbasını mutlaka deneyin, sonuçtan çooook memnun kalacaksınız... :)




Malzemeler : ( 4 kişilik)


15 adet orta boy mantar
1 çorba kaşığı tereyağı
1 çorba kaşığı zeytinyağı
1 yumurta sarısı
2 yemek kaşığı un
1.5 bardak süt
3 bardak su
3 çorba kaşığı krema
1 adet et bulyon
1.5 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber


Hazırlanışı:

Mantarları incecik kıyıp, orta ateşte tereyağı ve zeytinyağı ile iyice suyunu salana kadar pişirin.

1 yumurta sarısı ve 2 yemek kaşığı unu biraz suyla karıştırıp, mantarların üzerine ekleyin.

2 dakika karıştırarak pişirdikten sonra tuzu, sütü, soğuk suyu, et bulyonu ve kremayı ilave edin.

Çorba kaynadıktan sonra üzerine karabiber serpip, altını kapatın.


Afiyet Olsun...


BhR

17 Nisan 2010

Cumartesi Kahvaltısı


Bir Cumartesi kahvaltı sofrası daha... Bu lezzetli puf böreğinin tarifini haftaiçi burada bulabilirsiniz :)

Herkese iyi haftasonları...






Puf Böreği





16 Nisan 2010

Balkon


Geçtiğimiz Cuma akşamı Bhr ile birlikte Beyoğlu'nda yürüyüp, akşam yemeği için ne yesek diye bakınırken, bir de baktık ki Asmalımescit'e kadar inmişiz... Salata mı pizza mı et-tavuk mu yesek derken, Balkon'un deniz mahsullü pizzasının kokusunu aldım, (hayal gücünüzü kullanın :) ) Balkon Asmalımescit'in en sevdiğimiz mekanlarından biri. Sabah kahvaltısı, öğle yemeği, akşam yemeği, içki, müzik... Kısacası günün her saatinde keyifli vakit geçirebileceğiniz bir mekan.

Gelelim Balkon'un deniz mahsullü pizzasına... Şefin hamuru havada çevirerek şov eşliğinde hazırladığı incecik gevrek hamur ve üzerinde domates sos, kalamar, ahtapot, karides, mozarella, siyah zeytin ve -özel isteğim üzerine- pizzanın üzerini kaplayan taze roka yaprakları... Göze, mideye hitab eden bir lezzet bombardımanı... Tüm bu malzemelerin bir arada olması kulağa dahi hoş gelmiyor mu???

Ama Cuma günü ansızın kokusunu burnumda hissettiğim için bize soluğu Balkon'da aldıran bu lezzetle yeni menüde karşılaşamadık :( Mutlaka eklenmeli yine menüye, deniz mahsulü seven Balkon müdavimleri bu lezzetten mahrum bırakılmamalı! Dana etli ve mantarlı pizzayı deneme fırsatı bulduk bu bahaneyle aslında, o da çook lezzetliydi... Mozarellalı salata da pizzayla pek bi uyumluydu.





P.S : Bhr, en kısa zamanda tekrarlamalı bu pizza-salata ikilisi ve bira keyfini :)


Balkon'un eşsiz Haliç manzarası...





PnR

15 Nisan 2010

Pizza Hamurunun Püf Noktaları


Biricik Bibiz’imde olduğum bir gün, teyzem Für her zamanki keyifli baskınlarından birini gerçekleştirdi. (Bu ani gelişler olmasa, güzel yüzünü göremeyeceğiz) Onun geldiği günlerde nedense Bibiz hep sarma yapmış olur. Ama o gün mönümüzde pizza vardı. Mis gibi kekik ve domates kokan, içindeki sosis ve sucuk gibi şarküteri ürünlerinin hangi marka olduğunu bildiğimiz lezzetli mi lezzetli bir ev pizzası… Für ve Bibiz, yemek konusunda birbirleriyle yarışacak kadar hünerli 2 kardeş. Ayşe, Filiz, Dicle ve ben bu yemek kültürünün içine doğmuş 4 kuzeniz. Bu nedenle yemek yapmak bizim için ayrı bir tutku. Pizza partisi verdiğimiz o gün teyzem, ananemin pizza hamurunu yağlı buldu.(!!!!) Bence muhteşemdi ama teyzemin tavsiyesine kulak vermemek olmazdı. Böylece onun pizza tarifini, en kısa sürede denemek üzere yemek defterime kaydettim. İtalyan pizza hamuru kıvamında olan bu hamur, Bibiz’inkine göre çok daha sertti. Ama pişince gevrek, mis gibi kızarmış bir pizza oldu. Bibiz’in pizzası ise daha yumuşak bir hamur olduğu için çok daha yumuşak bir dokuya sahipti. Bence iki pizza da dillere destan. Sert bir pizza istiyorsanız Für’ün pizza hamurunu, yumuşak dokulu bir pizza istiyorsanız ise Bibiz’in pizza hamurunu tercih edin.

Karar sizin…





Für’ün pizza hamuru (Sert) 8 kişilik

-3 bardak un

- 1 çorba kaşığı zeytinyağı

- 1 paket Dr Oetker toz maya ( Ilık su ya da sütün içinde kabarması gerekiyor ama ben direkt una karıştırdım. Gayet de güzel oldu)

- Yarım bardak su ( Arzuya göre sütü de tercih edebilirsiniz)

-1 çay kaşığı tuz

- Hepsini yoğurun. Sert bir hamur olacak. Yani merdaneyle açılacak kıvamda olmalı.

- Hamuru 1-2 saat dinlendirmeyi unutmayın. Hamurun içinde çok yağ olmadığı için, bu hamuru tepsiye yerleştirip, gerekli malzemeleri de koyduktan sonra kaşar peyniri rendesini eklemeden üzerinde zeytinyağı gezdiririn. Sonuç muhteşem oluyor.



Bibiz’in pizza hamuru (Yumuşak) 8 kişilik

- 1 bardak ılık süt

- 1 paket Dr. Oetker maya

-Yarım paket Sana

- 1 yumurta

-1 çay kaşığı tuz

- Aldığı kadar un ( ele çok yapışmayacak kulak memesi kıvamında bir hamur olacak. Bu hamuru elinizle tepsiye bastıra bastıra yayabilirsiniz)


Pizzanın iç harcının hazırlanışı:

Ben, pizza yaparken domates püresini tercih ediyorum. Bu sosu tereyağında 2 diş sarımsak ve 1 tatlı kaşığı pesto sosla karıştırıp güzelce pişiriyorum. Daha sonra pizzanın üzerine yayıyorum. Sosisleri mutlaka önceden yağsız tavada iyice pembeleştiriyorum. Sucukları ise çiğden koyuyorum. Domates sosun üzerine sucuk ve sosisleri yerleştiriyorum. Bibiz’in tarifini uyguluyorsam ekstra yağ koymaya gerek yok. Für’ün tarifini uyguluyorsam sosis ve sucuğu koyduktan sonra biraz zeytinyağı gezdiriyorum pizzanın üzerinde. Tam İtalyan usulü yani… Sonra kaşar peyniri rendesini koyup, üzerine bol kekik serpiyorum. 170- 200 derece arasındaki fırında nar gibi pişiyor. 35- 40 dakikada servise hazır hale geliyor.


Hepinize afiyet olsun.


BhR
Related Posts with Thumbnails