31 Mart 2010

Ev Yapımı "Tantuni"

Geçtiğimiz haftasonu akşam yemeğine gelen misafirlerim için hazırladığım soya sosu, zeytinyağı ve tane karabiber ile marine ettiğim antrikotlardan fazla olan 3-4 parçayı buzluğa atmıştım. Geçen gece uyumadan önce gözümün önünden tantuni geçince, hiç üşenmeden kalktım ve etleri çözünmeye bıraktım :) Dün akşamüstü de "ev yapımı tantuni" maceram başladı. Bu ilk denemem olacaktı ama akıl hocam güvenilir olduğu için hiç tereddüt etmedim.

Bhr'la Beyoğlu'na çıktığımızda tantuni hayalimiz varsa eğer, soluğu aldığımız tek yer Mersinli tantunici Suat Usta'nın yeridir. Burada tantuniyi insana bir ekmek yedirtecek kadar lezzetli yapıyorlar, ne kadar yerseniz yiyin midenizde hiçbir rahatsızlık duymuyorsunuz. Ekmeklerini de kendileri yapıyorlar, beyaz içi az olduğundan şişkinlik yapmıyor. Yanına arnavut biberi turşusu ve limon da eşlik edince tantuni müdavimi olmanız an meselesi oluyor...




Bhr işin püf noktalarını biz oraya gidip geldikçe çözmüş :) Üç adımda tantuninin etini nasıl hazırlamam gerektiğini anlattı bana. Antrikotlar küçük küçük doğranıp, lokum gibi pişene kadar haşlanacak. Haşlandıktan sonra çok az sıvıyağda hafifçe kavrulup, bol kimyonla tatlandırılacak.

Marine edilmiş pamuk gibi antrikotları, kenarındaki yağlardan kurtarıp minik minik doğradım ve bir güzel haşladım. Sonra az yağda kavurup bol kimyon ve tuzla lezzetlendirdim. Sumakla karıştırdığım ve ince ince kıydığım beyaz soğanı, küp küp doğradığım domatesleri, ince ince kıydığım bol maydanozu da etlerle birlikte ekmeğin arasına ekleyince macerayı sonlandırmak kaldı geriye. 1-2 kare fotoğraf çektim ama o kokuyu duymaya daha fazla dayanamadım :)

Sonuç : Kesinlikle Suat Usta'nın tantunisi kadar lezzetliydi!!!

Bhr ya, kurabiyecinin yanına tantunici de mi açsak?  :)



PnR

30 Mart 2010

Tavuk Kokoreç


Biricik teyzem Für’ün mutfak sanatlarındaki becerisi gerçekten de dillere destan. Doğum günüm için sümbüllerle süslediği bademli kekini hatırladıkça yüzüme hiç kaybolmayan bir tebessüm yerleşiyor. Yaratıcı, pratik, sunumu hoş ve birbirinden lezzetli yemek konseptleri yaratan teyzemin tavuk kokorecine, ben de Bhr’ca bir dokunuş kattım. Soya sosu, hardal gibi tatlar eklediğim bu tarifi, göğüs etinden yapmayı tercih ediyorum ben. İlla da tavuk budu diyorsanız, göğüs eti size yavan geliyorsa buttan şaşmayın…

Bakalım beğenecek misiniz?



 
Malzemeler: ( 4 kişilik)

500 gram kuşbaşı kesilmiş tavuk göğsü
3 orta boy domates
3 adet çarliston biber
2 adet kırmızıbiber
5 diş sarımsak
2 çorba kaşığı tereyağı
2 çorba kaşığı zeytinyağı
2 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber
1 çorba kaşığı kekik
1 tatlı kaşığı acı kırmızıbiber
1 çorba kaşığı hardal
3 çorba kaşığı soya sosu
8 adet jalapeno dilimli acı biber turşusu

Dekor için: Baharatlarla marine edilip, fırınlanmış elma dilim patates


Hazırlanışı:

Sarımsakları incecik kıyın.

Teflon tencereye 1 çorba kaşığı tereyağını ekleyip, sarımsakları orta ateşte pembeleştirin.

Yıkanmış ve suyu iyice süzülmüş kuşbaşı tavukları teflon tencereye alıp, suyunu salana kadar pişirin.

Suyunu saldığında ateşin altını açıp, suyu çektirin.

Tavukların rengi pembeleşmeye başladığında 1 çorba kaşığı kadar daha tereyağı ekleyip, ocağın altını kısın.

Tavukları sürekli karıştırarak nar gibi kızarmasını bekleyin.

Ayrı bir yerde kabuklarını soymadan küp küp doğradığınız domates ve incecik yuvarlaklar şeklinde kestiğiniz çarliston ve kırmızıbiberleri tavuğa ekleyip karıştırın.

Sebzelerin diri kalması için 2 dakika sonra ocağın altını kapatıp, tuz, karabiber, acı kırmızıbiber, hardal, soya sosu, kekik ve jalapeno dilimli acı biber turşusunu ekleyin.

Fırında baharatlarla marine edilmiş elma dilim patatesle servis edin.


Afiyet olsun...
 
 
BhR

29 Mart 2010

Lezzet Dedektifleri 'Çikolata Fabrikası'nda...


"Homini gırtlak pufidi kandil" başlığı altında daha önce de yer verdiğimiz yemek/tatlı kurslarına bir yenisini daha ekledik geçtiğimiz günlerde. Sevgili Berrin Gürcan'ın "Çikolata Fabrikası"ndaydık, bitter truffle, kuruyemişli crunch ve çikolata&çilek aşkı nı kendi ellerimizle hazırladık. Anlayacağınız katılımcı grubu oluşturan Lezzet Dedektifleri, Red Sonja, Bellek Kutusu ve Bittersweet bütün marifetlerini sergilediler ( Meral, sen de olsaydın keşke :( ) Çikolata Fabrikası'nın bu workshoplarına mutlaka katılın ve çikolatayla yakından ilginin tadını çıkarın, ne mutsuzluk kalıyor ne stres :)




Çikolata Fabrikası

Adres : Hüsrev Gerede Cad. 45/A Teşvikiye - İstanbul
Telefon : 0212 259 79 69
Web : http://www.cikolatafabrikasi.com.tr/













26 Mart 2010

Yöresel bir lezzet; Türkistan Mantısı...

Türkmedya’nın bana kazandırdığı, kardeşim kadar sevdiğim biricik Sibel’im, Timur’la evlendiği günden bu yana Türkistan mantısını ağzından düşürmüyor. Ayda bir ailece yedikleri bu enfes lezzetin üstadı ise tabii ki Sibel’in kayınvalidesi... Cümbüle tencerede buharda pişen, lazıcan sosla servis edilen bu yöresel yemeğin hafiyeliğini Lezzet Dedektifleri yerine bu kez Sibel yaptı. Geçtiğimiz Pazar günü bir araya gelen Göktürk ailesinin kadınları, mutfağa girip bu dillere destan Türkistan mantısını elbirliğiyle hazırladı. Mantının hazırlanma aşamasını bizim için kare kare görüntüleyen Sibel’ime çok teşekkürler... Havuçlu-kuzu etli pilav tarifini de bekliyorum, unuttum sanma sakın...




Malzemeler: (4 kişilik)

Hamuru için :

Yarım kilo un
Aldığı kadar su
1 tatlı kaşığı tuz

İç harcı için :

Yarım kilo kıyma
2 orta boy soğan
1 tatlı kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber
1 avuç su
2-3 çorba kaşığı sıvıyağ

Lazıcan sos için :

1 baş sarımsak
1 tatlı kaşığı pul biber
Göz kararı sıvıyağ ve sirke




Hazırlanışı :

Hamuru kulak memesinden biraz daha sert olacak şekilde yoğurup, yarım saat dinlendirin.

Daha sonra hamurdan küçük bezeler koparıp, bardak altlığından biraz daha büyük olacak şekilde açın.

İçine tamamen çiğden hazırlanan, soğanı incecik kıyılmış kıymalı harcı koyun.

Hamurun iki ucunu ortaya doğru birleştirip, hamurun kenarlarını birbirinin üzerine gelecek şekilde büzerek katlayın.

Üst üste katlardan oluşan cümbüle tencerenin alt katına su koyup, margarin ile hafifçe yağladığınız diğer katlara mantıları dizin ve buharda pişmeye bırakın.

Harlı ateşte 40 dakika pişirin. ( Her evde cümbüle tencere olmayacağı için büyük bir tencerenin içine makarna süzgeci koyarak pişirme şansınız da var. )

Pişen Türkistan mantılarının üzerine ince kıyılmış sarımsak, pul biber, sıvıyağ ve sirkeden oluşan lazıcan sosu dökerek yiyebileceğiniz gibi, mantıları bu sosun içine ayrıca batırarak da yiyebilirsiniz.


Sibel’im bu mantıyı yanında yoğurtla yemeyi seviyor. Valla, yakışır...


Hepinize afiyet olsun :)



BhR

24 Mart 2010

Hisarüstü'ndeki Harikalar Diyarı ; Wonderland...


Hisarüstü'nde Boğaziçi Üniversitesi kampüsünün hemen aşağısında, çoğunlukla üniversite öğrencilerinin akın ettiği bir mekan Wonderland... Küçük bir asma kat ve geniş bir giriş katına sahip olan mekan haftaiçi ve haftasonu her saatte kalabalık. Servis personeli öğrencilerin yoğunluğuna yıllardır alışmış olduğundan olsa gerek, serviste aksama pek yaşanmıyor. Mekanın her tarafından rahatça görülebilen dev ekranda yayınlanan konserler ya da filmler ile yemeğinizi yerken hoş vakit geçirmeniz bile düşünülüyor...



10 senedir müdavimi olduğum mekanda dünya mutfağı ve türk mutfağından ne ararsanız var, menüsü çok geniş. Bunca yıldır Wonderland'e her gidişimde masadan ve tabi midemden eksik etmediğim tek lezzet Cajun Chicken Basket. Servis tabağıyla birlikte gelen sepet, kızarmış patates ve jülyen kesilip, özel sosa ve galeta ununa bulanıp kızartılmış tavuk parçalarıyla dolu. Yanında getirilen ballı hardallı sos da bu lezzeti tamamlıyor. Kremalı rokfor peyniri soslu bonfile ve dört peynirli makarna da Wonderland favorilerim arasında.

Yemek sonrası tatlı keyfine gelince... Wonderland tatlı konusunda biraz zayıf kalıyor sanki... Sanırım tatlıya rağmet çok olmadığından dolayı çeşit az. Buna rağmen tazeliğinde sıkıntı olabiliyor, bu sebeple tercih etmiyorum.



Amaaaaaa hemen çözüm getiriyorum tatlı keyfiniz için...Boğaziçi Üniversitesi'nin yakınındaki yokuştan Bebek' e inip, beş dakika sonra waffle cı Ab'bas'a ulaşabilirsiniz :) İddia ediyorum, haftasonları gecenin 02.00 sinde bile dolu olan Ab'bas, İstanbul'un en iyi waffle cısı!



PnR

23 Mart 2010

Cağ Kebabı’na geeell!!

Evet, dostlarım buradan herkese itiraf ediyorum: Ben bir etoburum. Et yemeden aslaaa doymuyorum. Peki, bu durumdan şikayetçi miyim tabii ki ‘HAYIIRR’… Ama şöyle minik bir problemim var ki o da kolesterolümün çılgınca yüksek olması… Yani kendimi dizginlemem farz. Eti azaltıp, balığa tavuğa yüklenmem lazım ama nerdeeee… Biricik eşim Burak’ın Ümraniye’de keşfettiği enfes Ercağ Cağ Kebapçısı, bana tüm yeminleri bozdurdu. Hafta içi bir akşam eve gelip, bana ballandıra ballandıra anlattığı bu kebaptan yemenin hayallerini kurmaya başladım. Ve geçtiğimiz Pazar günü gözümü açıp, kahvaltı yerine bu kebapçıya giderek, meşhur Cağ kebabını afiyetle mideme indirdim. Sonuç: Kolesterol tavan ama keyifler de tavan…





Erzurumlu Recai Öztürk’ün işlettiği bu mekanı herkese ısrarla tavsiye ediyorum. Küçük-büyük demeden ailece gidebileceğiniz Ercağ Cağ Kebapçısı, rejimde olan adamı bile tek bir hamlede yoldan çıkarabilecek donanıma sahip. Tüm müşterilerini kapıda karşılayan Öztürk’ün babacan tavırları, mekana ayrı bir sıcaklık katıyor. Masaya oturur oturmaz Öztürk’ün kendi imalatı olan manda yoğurtları geliyor önünüze… Turşu ve sumaklı soğan salatası, pide ve lavaşı da cabası… Biz, önceden yöresel ayran aşı çorbası da içtik. Gerçekten muhteşemdi.






Çorbanın ardından sıra et merasimine geldi. Bu kebaba çağ kebabı denmesinin nedeni, etlerin geçirildiği şişe ‘cağ’ adı verilmesi… Aynı döner gibi odun ateşinde pişen et, incecik kesiliyor. Bu çağ denilen şişe geçirilerek yeniden ateşte tutuluyor. Adam başı, 3’er 4’er tane yediğimiz bu kebapların tadına gerçekten de doyum olmuyor.




Haftada 400 kilo et tükettiklerini söyleyen Öztürk, etin püf noktasını ise şöyle özetliyor: “Cağ kebabını hazırlarken kıvırcık kuzu eti kullanıyoruz. Normalde kuzu eti koktuğu için kuzu eti yiyemediğini söyleyen çoğu müşterimiz, bu etin kuzu olduğunu anlamıyor. Bunun en önemli sebebi etin akşamdan karabiber, tuz ve soğandan oluşan özel bir sosla terbiye edilmesi… Etler özel olarak Balıkesir’den geliyor.” Cağ kebabının yanı sıra kete, katmer, mantı, ekmek kadayıfı ve kadayıf dolması da dillere destan. Tavsiyesi bizden, tatması sizden…


Tel. : 0 216 420 49 29


BhR

(Va)Nilla geri gelse...



Ortaköy Dereboyu Caddesi'nin sonunda, Korukent'e doğru giderken sol köşede şık bir butik pastacıydı Vanilla. Web sitelerinde adlarının Nilla olarak değiştiğini öğrenmemden kısa bir süre sonra Nilla'nın yerini pizzacı aldı. Artık sadece sipariş üzerine çalışıyorlar sanırım. Biz müdavimleri için büyük kayıp çünkü sadece özel günlerde değil, her tatlı krizimizde soluğu orada alıyorduk.




Nilla'da tüm özel gün, kutlama ve davetleriniz için dilediğiniz pasta hazırlanıyor. Porsiyonluk pastalar da tadı damakta kalan türden. İncecik pandispanya üzerine benmari usulü eritilmiş beyaz çikolata-krema karışımlı ve frambuaz taneli "Beyaz Pasta" ; dondurulmuş olarak saklanan ve yaz aylarında kesinlikle çözünmeden tüketmenizi tavsiye ettiğim (dondurmalı pasta gibi harika oluyor da ondan) içi hindistancevizi kreması dolgulu, tabanı ve üzeri ince pandispanyayla kaplı "Coconut"; bitter, sütlü ve beyaz üç renkli çikolata truffle dan oluşan "Trio" ; çikolata- frambuaz truffle pasta ve naneli-çikolatalı cheesecake i favorilerim. Truffle pastayı büyük olarak da çalışabiliyorlar, kuzularımın düğün pastası olarak çikolata ve frambuazlı truffle pastayı seçmiştim, kırmızı gül yaprakları ile süslenen pasta hayran kalınmayacak gibi değildi :)




Nilla'nın pastaları dışında diğer harika tatları tart ve kurabiyeler... Tartların tabanı bildiğiniz tartlardan çok farklı, Nilla'nın tartları pasta gibi. Frambuazlı ve çilekli tartları tek kelimeyle muh-te-şem!

Şimdilik sadece web siteleri ve bir iletişim numarasından Nilla'ya ulaşabilirsiniz.

En kısa zamanda İstanbul'da bir köşe başında o şık pastaneyle tekrar karşılaşabiliriz umarım...


İletişim : 0539 818 96 00




PnR

22 Mart 2010

Ton Balıklı Sürpriz Meze


En sevdiğim mezelerden biridir bu ton balıklı meze… Lezzetli, pratik veeee iştah açıcı…

Üstelik 5 dakikada hazırlanabiliyor ve aynı hızda mideye iniyor… Yanında buz gibi bir kolayla çıldırtıcı bir lezzete dönüşüyor.





Malzemeler: (4 kişilik)

2 kutu 160 gram’lık ton balığı konservesi

1 adet limon kabuğu rendesi

8 adet kurutulmuş domates

Yarım demet dereotu

Yarım demet taze soğan

1 adet çarliston biber

1 çay kaşığı balsamik sirke tozu

1.5 çay kaşığı tuz

1 çay kaşığı karabiber

Yarım limon suyu


Hazırlanışı:

Ton balığını derin bir kasenin içine alıp, çatalla iyice ezin.

Ton balığının içine sırasıyla kıyılmış dereotu, yeşil biber ve taze soğanları ekleyin.

Önceden sıcak suda beklettiğiniz kurutulmuş domatesleri küçük parçalara bölüp, karışıma ilave edin.

Ardından balsamik sirk tozunu, tuzu, karabiberi ve limon suyunu ekleyin.

Üzerini limon kabuğu rendesi ile süsleyip servis edin.


Afiyet olsun...



BhR

21 Mart 2010

Bentley’de olmak hiç bu kadar kışkırtıcı olmadı!

Bentley Hotel’de konaklamanın tam zamanı...

Belki bir haftasonu ya da hafta arası... Özel bir kutlama amacıyla sevdiğinize sürpriz de olabilir yurt dışından gelen konuklarınızı tam puan almak için ağırlamak da... Nedeni her ne olursa olsun şimdi Bentley’de olmak zamanı... Kışkırtıcı fiyatları öğrenmek isteyenler hemen oteli aramalı!..

Her zaman yaptıklarının dışında hareket etmek ister bazen insan... Şımarmak/şımartmak, sürprizler yapmak, sevdiğine/sevdiklerine verdiği değeri göstermek, sevgisini hissettirmek... Bentley markasını taşıyan hip bir otelde konaklamak iyi bir fikir olabilir ya da birilerine harika bir sürpriz... Belki eşe, sevgiliye belki anneye-babaya unutulmaz bir hediye... Şehir dışından gelen misafirleri layıkıyla ağırlamak için de doğru adres Bentley... Belki de yurt dışından iş bağlantısı nedeniyle gelen özel konuklar için de olabilir bu rezervasyon... Kimbilir?



Nedenler değişebilir ama adres bellidir... Bentley Hotel, şimdilerde hazırladığı çok özel paketlerle ses getiriyor. Öyle kışkırtıcı fiyatlar veriliyor, öyle cazip paketler öneriliyor ki Bentley’de konaklamanın cazibesine kapılmamak olanaksızlaşıyor... Rutinden sıkılanlar, misafir ağırlayacak olanlar Bentley Hotel’i mutlaka aramalılar. Dünyaca ünlü İtalyan mimar Piero Lissoni’nin sihirli dokunuşları ile şekillenen stil sahibi, üstelik Design Hotels üyesi bir otelde olma ayrıcalığını yaşamak ve yaşatmak için... Daha fazla bilgi ve rezervasyon için: 0 212 291 77 30 (pbx)

20 Mart 2010

Yeni Yeni


Doğuş'tan Yeni Bir Tat Daha…

Doğuş Karadeniz Çayı Hayata Eşsiz Bir Keyif Katıyor

Çay sektöründe özel sektörün lideri konumundaki Doğuş Çay, çay çeşitlerine bir yenisi daha ekledi. Doğuş Karadeniz Çayı, tadı ve kokusuyla günün her saatinde kendinizi iyi hissetmeniz için sıra dışı bir çay deneyimi sunuyor.





Her daim yeniliklere imza atan Doğuş Çay, sahip olduğu çay çeşitleri ve sunduğu yeni ürünler ile yaşamın her anına, sağlık, enerji ve neşe katıyor. Kuruluşundan bugüne tüketici memnuniyeti ve ürün kalitesi konusunda göstermiş olduğu titizlik ile fark yaratan Doğuş Çay, çay severleri yeni lezzetlerle tanıştırmaya devam ediyor. Doğal bergamot aroması ile hayatımıza giren Doğuş Karadeniz Çayı yeni, sıra dışı ve renkli ambalaj tasarımıyla da göz dolduruyor.
Yüzde 100 Türk Çayı


Karadeniz Bölgesi’nde yetişen kaliteli çay yapraklarının itinayla işlenerek, özel bir bergamot aroması ile harmanlanmasıyla oluşan Doğuş Karadeniz Çayı, eşsiz bir çay saati deneyimi vaat ediyor. Özellikle rahatlatıcı etkisiyle de bilinen bergamot, yoğun geçen bir günün sonunda vücudunuza enerji katıyor. Çay severlerin beğenisini kazanacak, yüzde 100 Türk çayı olan Doğuş Karadeniz Çayı raflardaki yerini aldı.



Zeytinyağı’nın üstün lezzeti “Luna Sızma Zeytinyağlı”da

Margarin kategorisinde “sürekli yenilik” vizyonuyla değişim yaratan Luna, yeni ürünü “Sızma Zeytinyağlı” ile doğanın en saf ve kaliteli zeytinyağını margarinle buluşturdu.



Margarin sektörünün yenilikçi yüzü Luna, benzersiz lezzetini sızma zeytinyağının saflığı ve üstün kalitesi ile birleştirerek yepyeni bir ürün yarattı. Mutfakların yeni tadı “Luna Sızma Zeytinyağlı” kahvaltıdan yemek sofralarına ve çay saatlerine kadar pek çok üründe yeni lezzeti ile fark yaratacak.


Sofralarda bir klasik olan Luna margarinin en yeni ürünü “sızma zeytinyağlı” yapılan araştırmalar göz önüne alınarak tüketicilerin damak tadına en uygun şekilde üretildi. Trans yağ içermeyen ve yüzde yüz bitkisel olan “Luna Sızma Zeytinyağlı” damak tadının yanında sağlıklı bir tercih sunuyor. Luna margarin ailesinde yeni bir seçenek yaratan “Luna Sızma Zeytinyağlı”, 250 gr.’lık paket ve kase olarak raflardaki yerini aldı.

Türk damak tadına hitap eden ürünlerini 20 yıldır tüketicilerle buluşturan ve margarin pazarının gelişimine öncülük eden Luna, “sürekli yenilik” vizyonuyla tüketicileri yeni lezzetlerle buluşturmaya devam edecek.




Karper Gerçekten Efsane Lezzet Mi?


Lezzeti ve kalitesiyle Türkiye’de “üçgen peynirin adı, vazgeçilmez tadı” olan Karper, 45 yılın gururu ile peynir tutkunlarına soruyor: “Karper Gerçekten Efsane Lezzet mi?”





Yöresel peynirlerin eşsiz harmanından gelen özgün lezzeti ve kalitesi ile 45 yıldır üçgen peynirin adı olan Karper’i “Hayatında Bir Kez Olsun Tatmamış Olan Var mı ki?”. Bu sorudan yola çıkarak Karper efsanevi tadını oylatmak için 1 Mart – 22 Mart tarihleri arasında yürüteceği bir kampanya başlatıyor ve hayranlarına soruyor: “Karper Gerçekten Efsane Lezzet mi?”


“Üçgen peynirin adı, vazgeçilmez tadı” Karper’in, çeşitli iletişim mecralarında hayranlarına yönelteceği bu soru, www.facebook.com/karper sitesi üzerinden oylanabilecek. Kampanya kapsamında siteye girerek, oy veren ve puan toplayan Karper severler, hem efsane lezzeti oylayacak hem de efsanelerin müzesi Londra’daki Madame Tussauds Müzesi’ni ziyaret etme şansını yakalayacak.

Karper hakkında:


İlk olarak 1964 yılında üretilmeye başlanan Karper Peynirleri, adını 1966 yılında tescil ettirdi ve giderek büyüyen bir başarıyla sektörün temel taşlarından biri haline geldi. Yöresel peynirlerin eşsiz harmanıyla oluşturulan Karper Peynirleri, sahip olduğu özgün lezzeti ve 45 yıldır istikrarlı bir şekilde sürdürdüğü kalitesiyle peynir severlerin bir numaralı tercihi oldu. Bu süre içerisinde birçok kez üst üste kalite ödülüne layık görüldü. 2006 yılı itibariyle Karper, Fransız gıda devi Bel Group ile birleşti. Şu an “Karper”, bir jenerik isim olarak üçgen peynirin adı olarak kullanılıyor.


 
Güllüoğlu'nda Sütlü Nuriye Zamanı



İçeriğindeki süt ile yedikçe yenebilecek hafif bir tatlıdır Sütlü Nuriye… İçerisine ceviz, fıstık veya hindistancevizi yerine yaprak fındık serpiştirilerek yapılır. Şerbet içine süt eklenerek yapılan lezzetli Sütlü Nuriye’nin ilk adresine dünyanın en büyük baklava üretim tesislerine sahip Nejat Güllü’nün Güllüoğlu şubelerinden ulaşabilirsiniz. Güllüoğlu, Kâğıthane’deki baklava üretim tesisinde doğal süt ile hazırlanan ve “diyet tatlısı” olarak da bilinen Sütlü Nuriye, hafif tatlı arayanların ilk tercihi.

Evde ya da ofiste tatlı krizini hafif lezzet ile yatıştırmak isteyenler için en ideal tercih olan Sütlü Nuriye’yi, şu an için Türkiye çapında toplam 15 şubesi bulunan Nejat Güllü’nün Güllüoğlu’ndan edinmek mümkün. Tatlı, baklava lezzetini tüm dünyaya yaymayı amaçlayan firmanın New York ve Kaliforniya ile Kuzey Irak’taki şubelerinden de büyük ilgi görüyor. İçerdiği karbonhidrat, protein, vitamin ve mineraller sayesinde besleyici olan Sütlü Nuriye, kalsiyum ve fosfor ile de kemik ve diş sağlığının temel destekleyicilerinden. Günün her anında tercih edilen bir tat olan bu tatlı ile enerji depolayacaksınız.

Sütlü Nuriye aslında bir “İhtilal Tatlısı”
Sütlü Nuriye tatlısını,1980’li yıllarda ilk olarak Nejat Güllü üretti. Çıkış hikayesi ise oldukça ilginç: Baklavanın kardeşi Sütlü Nuriye’nin 12 Eylül askeri darbesinin olduğu dönemde yokluk tatlısı olarak ortaya çıkmıştır. Askerlerin, belediyeler aracılığıyla baklavaya tek fiyat uygulaması ile pastaneler-tatlıcılar maliyetinin bile altında baklava satmak zorunda kalırlar. Zarara uğrayan baklavacılar imalatı bir yıla yakın süre durdurur. Ta ki, Nejat Güllü sütlü tatlıyı ortaya çıkarana kadar. Bu tatlıda ceviz ve fıstık yerine fındık içi kullanılır. Süt kullanılarak şerbetteki şeker oranı azaltılır ve ortaya daha yeni bir tatlı çıkmış olur. Özellikle zor dönemlerde yaratıcı bir zeka ile yeni ve ekonomik bir tatlı çeşidi daha oluşturan Nejat Güllü, Sütlü Nuriye’yi bugünlerde de ülkemizin ve dünyanın damak zevkine sunuyor.




19 Mart 2010

National Golf Club, Golfteki İddiasını Mutfakta da Sürdürüyor!

Türkiye’nin ilk şampiyona sahasına sahip golf kulübü unvanını taşıyan National Golf Club mutfağıyla da iddiasını ortaya koyuyor. 1994 yılından bu yana Belek’te hizmet veren National Golf Club, golf severlere eşsiz doğal bir saha olanağı sunarken birbirinden değişik lezzetleriyle de damaklara hitap ediyor.

National Golf Club bünyesinde bulunan 2 adet restoranda hizmet veren NGC mutfak ekibi yeni tatlar ve tabak dizaynlarını ile yemeği sanata dönüştürüyor. National Golf Club içerisinde yer alan restoranlar Akdenize özgü Türk Fusion Mutfağından oluşan zengin menüsüyle dikkat çekiyor. Baş Aşçı Adnan Kaplan önderliğinde 7 kişilik ekipten oluşan National Golf Club mutfak ekibi, oluşturdukları menüde radikal tatlar ile klasik lezzetleri harmanlayarak tüm damak zevklerine hitap edecek geniş bir kolaj sunuyor.



Başlangıçlarda nar taneleri ve ayçiçeği çekirdeği ile servis edilen erik soslu Ördek salatası ile iddiasını ortaya koyan menüde klasik tatlara sadık kalanlar için, kızartılmış beyaz peynirli baharatlarla marine edilmiş Akdeniz sebzeleri ızgara salatası yer alıyor. Ana yemek olarak ise Ev eriştesi üzerinde servis edilen sarımsak ve taze zencefil ile sotelenmiş Lemon Gras’da Deniztarağı Şiş’in yanı sıra baharatlı ve kırmızı şaraplı buğday Risotto üzerinde Susamlı Karides Şiş dikkat çekiyor.



Çeşitli hamur işlerinin yanı sıra kebap, köfte gibi Türk damak zevkine hitap eden lezzetlerinde yer aldığı menü birbirinden değişik tatlı seçeneğiyle de göz dolduruyor. Çikolata Sufle’den Fransız usulü Tart’a kadar geniş bir tatlı yelpazesinin yer aldığı menüde ayrıca golfçülere özel “Cup Golf” isimli spesiyal tatlı da bulunuyor.

Düzenlediği turnuvalar ve organizasyonlarda birçok yerli ve yabancı turisti ağırlayan National Golf Club, misafirlerine hem Türk mutfağı hem de dünya mutfağından seçkin örnekler sunuyor. 07-09 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek Avrupa Bayanlar Golf Şampiyonasına da ev sahipliği yapacak olan National Golf Club mutfak ekibi 30 ülkeden 126 sporcu ve yaklaşık 800 davetliye birbirinden lezzetli menüler sunacak.


National Golf Club Hakkında

National Golf Club, 18 Kasım 1994 tarihinde Antalya Belek bölgesinde 920 dönümlük arazi üzerine kurulmuş, uluslararası golf turnuvalarının oynanmasına olanak sağlayan EPGA (European Professional Golfers Association) standartlarına uygun Türkiye’nin ilk golf kulübüdür.

NGC, 2000 yılında Akdeniz ülkelerindeki 1500 golf kulübü arasında 9. ve tüm Avrupa kulüpleri arasında 42. seçilmiştir. 2002 Mart ayında Almanya’da yayınlanan Golf Magazin Dergisi’nin araştırmalarına göre dünya genelinde 16. ve 2003 yılında Alman Journal Magazin Dergisine göre dünyadaki “100 Golf Sahası” sıralamasında 14. sıradadır.

Temmuz 2005 yılında ISO 9001 – 2000 kalite belgesini almış olan National Golf Club, Türkiye’nin ilk kalite belgesini almış olan golf kulübüdür.

18 Mart 2010

Türk Usulü Kıymalı Gnocchi


Gnocchi, İtalyan mutfağının en şahane lezzetlerinden biri… Mini mini patates topları, lezzetli peynir ya da sebze soslarıyla bütünleştiğinde tadına doyum olmayan bir lezzet serüveni başlıyor. 2009’da Lezzet Dergisi ve Sütaş ortaklığında düzenlenen ‘Gerçek Yoğurtsever Tarifler Yarışması’nda yedinci olan ‘Türk usulü kıymalı gnocchi’ tarifim de, bu aşık olduğum lezzeti ‘Türk mutfağına nasıl uyarlayabilirim’ sorusuna yanıt ararken ortaya çıktı. Kıyma, sarımsak, yoğurt ve patates… Vaaay, vayyy, vayyy… Tok olanın bile ağzı sulanır bu kombinasyondan…

Afiyet olsun şimdiden :)



Malzemeler ( 4 kişilik ) :

1 kilo patates
1 adet yumurta
1 çay bardağı eski kaşar peyniri rendesi
1.5 su bardağı un
2 çorba kaşığı tereyağı
2 çay kaşığı tuz
1 orta boy soğan (küp küp doğranmış)
3 adet sivri biber
3 adet domates (Küp küp doğranmış)
Yarım kilo dana kıyma
1 çay kaşığı kırmızı biber
1 çay kaşığı karabiber
1 çorba kaşığı domates salçası
Yarım çay bardağı sıcak su
2 su bardağı yoğurt
4 diş sarımsak ( rendelenmiş)
Süslemek için kıyılmış maydonoz


Kıymalı harcın hazırlanışı:

Doğranmış soğanları iki çorba kaşığı sıvıyağ ve 1 çorba kaşığı tereyağ koyduktan sonra pembeleşene kadar kavurun.

Sivri biberleri ekleyin.

Soğan ve biberler kavrulduktan sonra kıymayı, pul biber, tuz ve karabiberi de koyun.

Küp küp doğranmış domatesleri , salçayı ve sıcak suyu ilave edip, kıvamlı bir sos hazırlayın.


Patates harcının hazırlanışı:

Patatesleri haşlayıp derin bir kaseye alın. İyice ezin ve içine 2 parmak tereyağı, 1 yumurta, 2 çay kaşığı tuz, 1 çay bardağı eski kaşar peyniri rendesi ve 1.5 su bardağı un ekleyip, kulak memesinden biraz daha sert bir karışım elde edene kadar karıştırın.

Dinlenen patates hamurunu 4 parçaya bölüp, tezgahı unlayın. 2 parmak kalınlığında ince uzun rulolar hazırlayın. Bu ruloları bıçakla 2 cm genişliğinde kesip, çatalla şekil verin.

Patates toplarını sıcak suya atın. Yüzeye çıkar çıkmaz kevgirle servis tabağına alın.

Patates toplarının üzerine önce kıymalı sostan koyun. Ardından dört diş sarımsak rendesi ve bir tutam tuz ile hazırlanmış yoğurdu ekleyin.

Servis tabağının kenarlarını kıyılmış maydonoz ve kırmızı biberle süsleyin.

Afiyet olsun :)



BhR

17 Mart 2010

Kebabın kralı Çınaraltı’nda yenir...


Bugün sizi, İstanbul’un en iyi kebapçılarından biriyle tanıştıracağım: Davutpaşa’nın efsane Çınaraltı kebapçısı... Merter, Topkapı, Cevizlibağ çevresinde yaşayan ya da çalışan etobur kişiler için burası, adeta bir et mabedi... İddia ediyorum ki bu mekan Etiler, Florya ya da Bağdat Caddesi gibi bir yerde olsaydı, kapısında delice kuyruklar oluşan, öğle yemeklerinde dolup taşan, döneri en geç 14.30 dedin mi biten, Hürriyet’in en iyi kebapçılar listesinde daima ilk 10’da olan bir yer olurdu. Hoş, benim gönlümde kralı gelse bu mekanın yerini dolduramaz.




 8 yıl önce başladı, bu tutku bende... İş yerinin yemeklerini beğenmeyip, aç kaldığım bir gün keşfettim Çınaraltı’nı... Oto sanayileri ve fabrikalarla çevrelenmiş bir yerde çalıştığınızda, yemek adına çok fazla bir alternatifiniz de olmuyor haliyle. Ya bol yağlı bir tost ya da yemeksepeti.com’dan en acilinden hamburger ya da pizza siparişi vererek, hayatta kalabiliyorsunuz. Bir gün Akşam Gazetesi’nden çıkıp Davutpaşa Metro’ya doğru giderken, çevreyi saran çıtır pide hamuru kokusuna kapılıp girmiştim Çınaraltı’na... Güler yüzlü personeli, birbirinden lezzetli et yemekleriyle Davutpaşa’nın fatihi oluverdi Çınaraltı, bu geride bıraktığı sekiz yıl içinde... Mekanın sahibi Ali Ceylan, Gaziantepli, işinin ehli, çalışkan mı çalışkan bir işletmeci.... 25 kişilik personeliyle birlikte canla başla çalışıyor. 8 yıldır buraya gelince, ister istemez yüzler tanıdıklaşıyor, hal hatır sormalar artıyor, tatlı bir dostluk başlıyor. Kapıdan içeri girmez, benim ne sipariş edebileceğimi bile biliyor arkadaşlar... “ Oooo, Bhr Hanım, ne sipariş edelim size? Domatesli kebap mı? Tombik kanat mı? Bulgur pilavı istemiyorsunuz, bol yoğurdun yanı sıra ekstra közlenmiş domates ve biber istiyorsunuz değil mi” Ne diyim, pes valla... Biliyorlar, bu işi kardeşim. Unutmuyorlar, bir kez gelen kişinin bile ne yediğini.. Menüye bile bakmama gerek kalmıyor çoğu zaman... Sırf eski müşteriyim diye bana değil, bu ilgi... Herkese karşı bu kadar candan ve ilgililer. Böyle olunca öğle saatlerinde dolup taşıyor burası... Nazik bir ikramla karşılanıp, yerinize geçtikten sonra önce mezeler geliyor. Ki, bu mezeler çoğu zaman karnınızı doyurmaya yetip de artıyor bile...




 Mis gibi çiğ köfte, tereyağı-tulum peyniri ikilisi, patlıcan salatası, gavurdağı ve sıcak pide.. Üstelik bunlar da müessesenin ikramı... Müşteriyi nasıl kazanacaklarını çok iyi biliyorlar. Çınaraltı’nın özellikle et spesiyalleri şahane... Fıstıklı kebabı, kuzu şişi, domatesli kebabı, tavuk kanadı, Çınaraltı spesiyali... (Tüm et ürünlerinden karışık bir şekilde yaptırılıyor) Allaahh, valla billahi ağzım sulandı. Daha bugün götürdüm, koca bir Adana’yı... Öncesinde çıtırdan bir fındık lahmacunu ve Sibel’in kaşarlı sucuklu pidesinden heybetli bir parçayı...






Çınaraltı’nın kebaplarının bu kadar lezzetli olmasının en önemli sebebi, etlerin Trakya’dan gelmesi... Süt danası bunlar, süt danası... Etler, mis kokuyor. Bir de güzel soslanıyor, bir de güzel pişiriliyor ki demeyin keyfime.. Şaka maka, bir haftada 600 kilo et tüketiliyormuş. Anlayın artık gelen gidenin ne kadar çok olduğunu... Şimdilik 55 kişiye hizmet veriliyor ama Ramazan’da yapılması planlanan tadilattan sonra 90 kişilik bir kapasiteye ulaşılacak. Çınaraltı, usul usul büyüyor. 8 sene önceki küçücük kebapçı, önce yanındaki büfeyi aldı, şimdi biraz daha gerilere doğru genişledi. 2-3 sene sonra Akşam Gazetesi’ne kadar uzanan devasa bir kebapçı olursa hiç şaşırmam.





Bu arada son bir anekdot...Yemeğinizin bitmesine 10 dakika kala mutlaka künefe siparişi verin. Yok böyle bir lezzet diyorrrruuum... Üstüne de bir acı Türk kahvesi.. Ardından Geniş Aile dizisinin fenomeni Mürsel’in de tabiri ve benim kişisel eklememle ‘Hooop, kop Mürsel.” Afiyet bal şeker olsun....

Çınaraltı Ocakbaşı - (0 212 481 56 95) Davutpaşa Cad. No.38 Topkapı/İstanbul


    BhR
Related Posts with Thumbnails