13 Aralık 2009

Muhteşem Lezzet Durakları


Boğa burcunun tüm özelliklerini tepeden tırnağa kana kana yaşayan biri olarak, itiraf etmem gereken çok önemli bir şey var. Aslında bu bir itiraftan çok, benim için yaşam stiline dönüşen farklı bir tutku…

Çılgınca mutlu olduğunuzda, delice üzüldüğünüzde ya da öfkeden ne yapacağınızı bilemediğinizde kendinizi sakinleştirmek için yaptığınız ilk şey nedir?

Kimisi derin bir nefes alır, kimisi farklı konulara konsantre olur. Benim yaptığım ilk şey ise otomatik olarak yemek fikrine kilitlenmek… Diyelim ki, o an içimdeki o duyguyu bastıracak gıdayı, buzdolabının derinliklerinde bulamadım...

Hiç üşenmeden, saat kaç olursa olsun giyinip, canımın çektiği şeyi bulana kadar sokaklarda keşfe çıkarım. O an keyfim yerindeyse ve evde gerekli malzemeler varsa, değişik lezzet girişimleriyle yepyeni spesiyaller yaratmakta da üzerime yoktur. 31 yaşında ve her daim delidolu bir Boğa kadını olarak sanırım bu huyumdan hiçbir zaman vazgeçemeyeceğim. Benim için en kıymetli öğün ise sabah kahvaltıları… 100 yaşına da gelsem, lezzetli yemeklerini hayatımdan asla çıkaramayacağım altın yıldızlı mekânlara gelince… Taksim-Sıraselviler’deki Savoy Pastanesi’nin en sıkı müdavimlerinden biri olarak Pazar sabahları 11.00 gibi gelen sıcacık, ev yapımı, domates soslu ve sosisli pizzaların hayali, insanı tatil gününde bile erkenden yatağından kaldırıyor. Mis kokulu bu pizzaya eşlik eden taptaze demli çay, Savoy’un en önemli spesiyallerinden biri…






Savoy Pastanesi - Cihangir

Tulum peyniri, tereyağı ve maydanoz karışımından oluşan peynir sosunu da asla unutmamak gerekiyor. Pastane simidinin arasına bu sostan sürdürüp, üzerine pastırma, kaşar ve sucuğu da ekleyip, tost makinesinde bastırdığınız an; tadına doyum olmayan bir lezzet şöleninin başkahramanı oluyorsunuz. Çıtır çıtır bir simit, muhteşem bir sunum ve damağınızın her noktasına dağılan, baştan çıkarıcı bir lezzet kombinasyonu… Kulağa hoş geliyor değil mi? Peki ya Beylerbeyi’ndeki Karpi… Denize nazır bu minik Karadeniz pidecisi, Karadeniz’den gelen tereyağı ve peynirleriyle müdavimlerine tam bir pide coşkusu yaşatıyor. Pideniz gelmeden önce sofraya getirilen, taş fırında pişmiş sıcak yuvarlak ekmeğe eşlik eden tereyağı, sizi bir anda kendinizden geçiriyor. Sıcacık ekmeğin üzerine sürdüğünüz tereyağı 1 saniyede eriyip gitse de, kokusu ve lezzeti damaklarınızda enfes bir tat bırakıyor. Siparişten 20 dakika kadar sonra gelen sucuklu-kaşarlı, kıymalı, kavurmalı, peynirli pideler insanın tüm iştahını delice kabartıyor. Benim, Karpi’deki yegane spesiyalim ise yumurta sarılarının eşlik ettiği sucuklu-peynirli açık pide… Pidenin kıtır kısımlarını itinayla kesip, bu kesik yerlere tereyağlarını paylaştırıp, erimesini bekleyip son olarak pidenin her yerini kırmızıbiberle süsledikten sonra, ziyafet başlıyor.




Karpi - Beylerbeyi


Sabah kahvaltılarından söz açılmışken, aile meclisinin kıdemli üyelerinin, farklı biri ifadeyle her daim baş tacı ettiğimiz güzel annelerimizin hünerli ellerinden çıkan enfes tatları da unutmamak gerekiyor. Biricik teyzem Für’ün leziz kıymalı pidesi ve çiğ böreği, Kevser Annem’in tok olanı bile acıktıran meşhur haşhaşlı gözlemesi, tonton anneannem Bibiz’in nefis ev yapımı pizzaları ve tabii ki güzel annem Aydan’ın çayın yanına eşlik eden leziz kanepeleri… Bu görsel şölen gerçekten de anlatmakla bitmez… Ben size iki mekânın adını verdim ama gönlümün kalelerini fetheden gerçek lezzet durakları aslında bu dört kadının mutfağında ve hünerli ellerinde gizli… Güzel bir yemeğin hakkını vermeyi, sizden öğrendim. İyi ki insanın hafızasını kaybedip, şişko bir japon balığı gibi ne yediğini bilmeden yedirme gücüne sahip sihirli elleriniz var. Siz olmasanız, çocuklarımıza bu lezzet mirasını nasıl bırakabilirdik? İyi ki varsınız, meleklerim.


Sizi çok ama çok seviyorum…


    Bhr


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails